24 Nisan 2010 Cumartesi

Şimdiki Zaman Çekiminde Bir Mahkuma mektup

Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir şarkı tutturmuş Babilden kalan
Zavallı dünya habersiz,zavallı dünya sağır
Bir Harutla Marut,bir de ben dinliyorum.
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorım.
Kim bilir kaç ışık yılı uzakta
Öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir
İmanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
Ve Taksim gazinolarında trahomlu şairler
Mısra arıyorlar masaların altında
Kanını içiyorlar bilmeden “Cennet atları”nın
Ben yurdumun en sert tütününden bir sigara sarıyorum
Dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
Başlıyorlar koşmaya kılcal damarlarımda
Sıcak solukları yalarken alnımı
Toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda.

Sana bu mektubu evimin balkonunda yazıyorum
Sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas yelkenli gemileri unutmuş bir kaç levent
Viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor.
İstediğin o seccadeyi hemen gönderiyorum
Üstünde Kabe resmi ve anamın duaları var
Ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum
Yine biliyorsun ki sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları,dolunayı,ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgara tutulmuş saçlarını
Önce Allah sonra genlerim şahid
Sevgimi üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
Parmakları fahişelerin karanlık saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler dolu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni seviyorum.

Dilaver CEBECİ
(Ve Sığınırım İçime)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder