13 Mayıs 2010 Perşembe

Kpss Eğitim Bilimleri-Öğrenme,Algı Konu Anlatım

Kpss Eğitim Bilimleri Video Anlatım-Öğrenme,Algı Konusu

Merhaba arkadaşlar sizlerle
eğitim bilimleri video konu anlatım dersinde buluşuyoruz.Artuk Eğitim bilimleri konu anlatımı video larını da yayınlıyoruz.Umarım Sizlere faydalı oluruz...


Konu: Gelişim
:Öğrenme - Algı Konu Anlatımı-1







Konu: Gelişim- Öğrenme - Algı Konu Anlatımı-2






Kpss Coğrafya Konu Anlatımı

COĞRAFİ KONUM VE ETKİLERİ

Coğrafi konum özel konum ve matematik konum
olarak iki bölüme ayrılır.

Özel Konum: Bir yerin kıtalara, önemli yollara ve
yerşekillerine bağlı olarak ortaya çıkan özelliklerine
denir.

ÖRNEK: 1
Türkiye’nin afla¤›daki co¤rafi özelliklerinden
hangisi özel konum ile ilgili de¤ildir?
A) Üç taraf›n›n denizlerle çevrili olmas›
B) Do¤usu ile bat›s› aras›nda yerel saat fark›n›n
76 dakika olmas›
C) K›y› kesiminin, iç kesimlere göre daha fazla
ya¤›fl almas›
D) Asya ve Avrupa k›talar›nda yer almas›
E) Farkl› ekonomik düzeydeki ülkeler aras›nda yer
almas›
(ÖSS Sorusu)
ÇÖZÜM:
Ülkemizin do¤usu ile bat›s› aras›nda 76 dakikal›k
yerel saat fark›, olmas› meridyen fark› ile ilgili oldu¤
undan matematik konum sonucudur.
Yan›t : B

Matematik Konum: Dünya üzerindeki bir yerin
enlem ve boylam dereceleriyle ifade edilmesine
“matematik konum“ denir. Bir yerin matematik
konumu paralel ve meridyenlerden yararlan›larak
belirlenir.

Ovalarımızın karşılaştığı sorunlar nelerdir?

Ovalarımızın karşılaştığı sorunlar nelerdir?
—Yerleşim alanları ve sanayi kuruluşları kurulmasıyla tarım alanları azalmaktadır.
—Ovalardan toprak alınarak sanayide kullanılmaktadır. (Tuğla, kiremit, çimento v.b. fabrikalarda)
—Ova toprakları kirletilmektedir. (Tarımsal ilaçlar, kentsel ve endüstriyel atıklarla)
—Arazilerin amacına uygun kullanılmaması nedeniyle şiddetli erozyon yaşanmaktadır. (yanlış tarım metotları)

Geometri Dersi Video Konu Anlatımı-Geometri Üçgende Benzerlik Soru Çözümleri

Geometri Dersi Video Konu Anlatımı
Konu:Üçgende Benzerlik Soru Çözümleri

Video 1

Video 2

Yüklem

Yüklem

Tanımı

İş, kılış, oluş, hareket, durum bildiren; haber veren; cümleyi bir yargıya bağlayan çekimli öğedir.

Araba kalabalığı şehri yaşanmaz hâle getirdi.
Şehri bu hâle getiren bir olumsuzluk da insanların birbirlerini sevip saymamalarıdır.

Özellikleri

]Cümlenin temel öğesidir. Cümle yargı bildiren bir söz; yüklem de yargıyı üstlenen öğe olduğuna göre yüklemsiz bir cümle olamaz.

Araba kalabalığı şehri yaşanmaz hâle .........?............ cümle değil
Şehri bu hâle getiren bir olumsuzluk da ..........?............ cümle değil

]Yüklem, tek kelimeden de oluşabilir bir kelime grubundan da.

Yaşlılara saygı, topumun geçmişine olan saygısını gösterir.
İnsanlar birbirlerinin hakkına riayet etmeliler.

] Cümle oluşturmaya yeterli olan tek öğe yüklemdir.

Öğretmenim.
Geliyorum.

]Diğer unsurlar, yüklemin anlamını desteklemek üzere cümlede bulunur.

Yeri

]Türkçede asıl öğe en sonda bulunduğu, yardımcı öğeler daha önce geldiği için Türkçe söz dizimine göre yüklem cümlenin en sonundadır. Bütün öğeler sıralanır, sonra bunlarla hazırlanan haber veya yargı yükleme yüklenir.

Gökyüzünün başka rengi de varmış.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı.

]Şiirde, atasözlerinde ve günlük konuşma dilinde yüklem cümlenin sonunda değil de herhangi bir yerinde olabilir.

“Uzar gider bir sessizlik içinde
Bir uçtan bir uza Türkistan toprakları.”
Birden kapandı birbiri ardınca perdeler.
Sakla samanı, gelir zamanı.

Türü

]Fiil cümlesinin, yani iş, oluş, kılış, hareket, durum bildiren cümlelerin yüklemi çekimli bir fiildir. Bu fiil, basit, türemiş ya da birleşik olabilir.
Fiile ait zaman ve şahıs kavramları yüklemde ek hâlinde bulunur. Ayrıca öğe olarak da bulunabilir.

Bir ipte iki cambaz oynamaz. Hiçbir zaman
Yarın buraya gelecekler. Onlar

]İsim cümlesinin, yani iş, oluş, kılış, hareket, durum bildirmeyen cümlelerin yüklemi de ek-fiille çekimlenmiş bir isimdir. Bu, isim soylu herhangi bir kelime (sıfat, zamir, zarf, edat) olabilir.

Ben bir Türküm; dinim cinsim uludur.
Yeniden doğmuş gibiyim.
Tabiattaki en iç açıcı renk yeşildir.
Çık hızlısın.

Bu ek-fiiller bazen düşebilir.

İçimde en güzel duygular saklı.

Ek-fiile ait zaman ve şahıs kavramları yüklemde ek hâlinde bulunur. Ayrıca öğe olarak da bulunabilir.

Gökyüzünün başka rengi de varmış.

Sayısı

Bir cümlede birden fazla özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne bulunabilir, ama yüklem tektir. Bir söz dizisi içindeki yüklem sayısı cümle sayısını gösterir.

“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.”
“Yol onun, varlık onun,
Gerisi hep angarya.”

Yüklemdeki Kelime Sayısı

Yüklem tek kelimeden oluşabileceği gibi bir kelime grubu da olabilir.

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir / bu.
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir / bu.
Dönülmez akşamın ufkundayız.
Güzel yüzü, geniş bir gülümseyişle / ışıl ışıldı.

Yüklemsiz Cümleler (Eksiltili Cümle)

]Yüklemi söylenmeyen cümlelere eksiltili (kesik) cümle denir. Yüklemin söylenmemiş olması cümlenin anlamında eksiklik meydana getirmez. Dinleyici ya da okuyucu cümlenin söylenmemiş kısmını ya kendisi tamamlar ya da zaten bilinmektedir.

Kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan.
Az veren candan, çok verev maldan.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder.

“Seni istikbal için önce gelmek cihana,
Ve başkasından almak sonra geliş müjdeni,
Bir nefes dinlenmeden yıllarca koşmak sana,
Aramak her tarafta, bulmamak asla seni. (Han Duvarları)

Bazı kesik cümleler önceki cümlenin yardımıyla tamamlanır.

Bilmiyorum aradan ne kadar zaman geçti. Belki altı ay... Belki bir yıl.
Buralarda hiç yol yoktur. Hatta keçi yolu bile...

─Nerede çalışıyordun?
─Türk Dil Kurumunda. (çalışıyorum)

─Kardeşin kaçıncı sınıfta okuyor?
─İkinci sınıfta.

Ülkemizde mevsimlik göçler daha çok hangi şekilde yapılmaktadır?

Ülkemizde mevsimlik göçler daha çok hangi şekilde yapılmaktadır. Örnekle açıklayınız?

—Tarım işçilerinin yılın belirli dönemlerinde (özellikle yaz aylarında ) yer değiştirmeleri biçimindedir.
Çukurova’ya pamuk için yapılan göç, Karadeniz’e fındık toplamak için yapılan göç

Matematik Dersi Binom Açılımı Video Konu Anlatım

Matematik Dersi Video Konu Anlatımı
Konu: Binom Açılımı Video Anlatım



Tarımsal nüfus yoğunluğu nedir?

Tarımsal nüfus yoğunluğu nedir?
Tarımla uğraşan nüfusun tarım topraklarına bölünmesiyle elde edilen sonuçtur.Bu yoğunluk bize tarım topraklarındaki km²’ye düşen çiftçi sayısını verir.

Sbs 2009 Matematik Dersi Test Cevap Anahtarı-Video

Sbs 2009 Matematik Dersi Test Cevap Anahtarı-Video Anlatım

Almanca İçme Yemek Diyalogları Video Anlatım

Almanca Dersi Video Konu Anlatım
Konu:Yeme-İçme Diyalogları Videosu

Bu bölümümüzde sizlerle kısaca yemek ve içmek ile ilgili bir grup kelime üzerinde birlikte çalışacağız. Almanca ekmek das brot das el der Reis der joghurt die butter gibi kelimeleri bunların cümle içerisinde kullanımı yemek içme ilgili diğer şeyleri almanca söylemek konuşmak nasıl yazılır gibi sorulara aşağıdaki video anlatımlarıyla izleyelim.

TURİZMİN ETKİLERİ LİSE 11.SINIF COĞRAFYA KİTABI LİSE 3.SINIF

TURİZMİN ETKİLERİ
LİSE 11.SINIF COĞRAFYA KİTABI

Ekonomik Etkiler, Politik Etkiler, Sosyal ve Kültürel Etkiler,
Çevre ve Ekolojik Etkiler


l.Ekonomik Etkiler

Turizmin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal etkileri bu endüstriye verilen
önemin artmasında etkili olmakta; özel­likle turizmin yarattığı ekonomik
etkiler, ülkelerin turizmi geliştirme çabalarını hızlandırmaktadır. Turizm
ülkelerin ekonomilerinin bütün alanlarını etkilemektedir.Turizm; ödemeler
dengesine etkisi, istihdam ve gelir yaratması, katma değerinin çok yüksek
olması, altyapı ve üstyapıya olumlu etkileri ve diğer sektörlere etkisi
nedeniyle özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından önemli bir sektör konumuna
gelmektedir.Turist türleri ve kaynakları, gelirin yeniden dağılımı, talep
sürekliliği, gelişme maliyetleri, istihdam, prestij gibi neden­lerle birçok
ülke, turizmi geliştirmek için yatırımlar yapmaktadır.
Turizm gelir ve giderleri, görünmeyen gelir ve giderler arasında olduğu için dış
turizm hareketlerinin bir ülkeye kazandırdığı gelire "görünmeyen ihracat" denir.
Çünkü turist gittiği ülkede yeme, içme, geceleme gibi ihtiyaçlarını karşılamak
için para harcar ve gittiği ülkeye döviz girdisi sağlar.Herhangi bir sözleşmeye
bağlanmadığından "görünmez" niteliği taşımaktadır.Bir ülkedeki bütün ekonomik
sektörleri, etkilemektedir.

2. Politik Etkiler

Uluslararası ilişkilerin gelişmesinde turizmin rolü çok büyüktür. Komşu ve uzak
ulusları görmek, tanımak, yabancı insanlarla konuşmak, onları sevmek büyük
ölçüde turistik ilişkilerle mümkün olmaktadır. İnsani ilişkiler, ulusları
birbirine daha çok yak­laştıracağından turizm evrensel barışın doğmasına
yardımcı olmaktadır. Günümüzde turizm, ulus­lararası barış ve dostluğun temel
unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir.

3. Sosyal Kültürel Etkiler

Turistler gittikleri yerleri sosyal açıdan etkilemekte ve aynı zamanda bu
yerlerden etkilenmektedir. Böylece turizm bir kültür taşıyıcısı olarak insan ve
insan toplulukları arasındaki ağları güçlendirmektedir. Farklı kültürler, etnik
yapılar, dinler, yaşam tarzları ve diller bir­birini tanır, böylelikle hoşgörü
ortamı oluşur.

4. Çevresel ve Ekolojik Etkileri

Turizm ve çevre daima etkileşim halindedir. Bir bölgedeki turizmin gelişmesi
çevre değerine önem veren ve o bölgenin taşıma kapasitesini aşmayan nitelikte ve
miktarda gerçek­leşirse turizm değerleri varlığını koruyarak gelecek nesillerin
kullanımına sunabilir.Turizmin bir bölgede gelişmesinde olumlu çevre şartları
son derece etkilidir. Turistlerin seyahat alışkanlıkları ve tercihleri konusunda
doğanın güzelliği, bozulmamış doğal çevre gibi faktörler önemli rol
oynamaktadır.Turizmin kaynağını oluşturan çevrenin sürekli ve dengeli bir
şekilde yönetilmesi bu kaynakların tahrip edilmesinin aksine kalitesinin
arttırılmasını sağlamaktadır.
Dünyanın en tanınmış koruma bölgelerinde yapılan bir araştırmada, Norveç'in batı
fiyortları; diğer prestijli UNESCO koruma bölgeleri ile karşılaştırıldığında
bozulmamış olması nedeniyle birinci olmuştur.


Trigonometri Video Konu Anlatımı

Matematik Dersi Video Konu Anlatımı

Konu :Trigonometri Video Anlatım

Konveksiyonel Yağışlar Nasıl Oluşur ?

Konveksiyonel yağışlar nasıl oluşur?

En fazla hangi bölgemizde ve hangi mevsimde görülür?

Güneşli ve rüzgârsız günlerde ısınan hava yükselerek soğur.
Belli bir yükseltiden sonra nemin yoğunlaşması ile yağış meydana gelir.İç Anadolu bölgesinde ilkbahar mevsiminde görülür.

EKOSİSTEMDE ENERJİ AKIŞI NASILDIR? Coğrafya 11.Sınıf Etkinlikleri

Coğrafya Dersi 11. Sınıf Konuları

EKOSİSTEMDE ENERJİ AKIŞI NASILDIR?

Canlılar arasında enerji akışı besin zincirleriyle sağlanır. Güneşten gelen enerji, yaşayan sistemlere bitkilerin, bazı bakterilerin ve protistlerin yaptığı fotosentez sonucu girer. Güneş ışığının %4’ü bitkiler tarafından yakalanır ve yakalanan enerjinin yarıdan fazlası solunumda kullanılır. Solunumda kullanılan enerji, ısı olarak kaybedilir. Bu nedenle, diğer organizmalar tarafından kullanılamaz.


Kalan yarısı da, bitki dokularına dönüştürülür. Bitki dokularındaki enerjiye doğrudan ulaşabilen iki çeşit organizma bulunur. Bunlar canlı bitki üzerinden beslenen otçullar (herbivorlar) ve ölü bitkilerle beslenen ayrıştırıcılardır. Çoğu ekosistemde, enerjinin önemli bir kısmı ayrıştırıcılar tarafından alınır. Örneğin, bir otlakta bitkilerdeki enerjinin yalnızca %10’u otlayan hayvanlar tarafından alınır. Otçullar, aldıkları enerjinin çoğunu solunumda vücut bakımı için kullanır. Geri kalan, otçulların biyokütlesine gider. Otçulların vücut kütlesindeki enerjinin büyük kısmı etçiller (karnivor) tarafından alınır. Bir kısmı da yine ayrıştırıcılara gider.
Etçiller tarafından alınan enerjinin neredeyse tümü bakım için kullanılır. Bitki enerjisinin büyük kısmını alan ayrıştırıcılar, bunun yarıdan fazlasını bakım için kullanır. Geri kalansa, toprak organik maddesinde depolanır ya da ayrıştırıcılarla beslenen organizmalar tarafından alınır. Sonuç olarak, bitkiler tarafından yakalanan enerjinin tümü dönüştürülür ve bir kısmı ısı olarak kaybedilir. Yani, ekosistemde enerji akışı tek yönlüdür. Bu nedenle, sistemin yaşamayı sürdürebilmesi için, üreticilerin güneş enerjisini tutma işlemini sürekli yapmaları gerekir.Üreticiler tarafından alınan güneş enerjisinin fotosentez ürünlerine dönüştürülmesine toplam birincil üretim denir. Bunun bir kısmı solunumda kullanıldıktan sonra, kalanı yeni dokular yapmak için kullanılır. Buna da, net birincil üretim denir. Ekosistemlerdeki birincil üretim güneş ışığı, besin ve su eldesine bağlı. Tropik yağmur ormanları, yağmur ve güneş ışığı bolluğu nedeniyle yüksek verimliliğe sahiptir. Haliçler (Estuaries) ve bataklıklar, ırmaklar ve akarsulardan gelen yüksek besin miktarı nedeniyle yüksek verimliliğe sahiptir.Bir ekosistemdeki enerji akışını göstermenin bir yolu, enerji piramidi inşa etmek. Bir enerji piramidi, üreticilerin yer aldığı en alt trofik düzeyden en üst etçil seviyesine kadar tüm besin seviyelerinin içerdiği enerji miktarını gösterir. Her seviyedeki enerji miktarı, hacim olarak gösterilir. Genel kural şudur: bir seviyedeki enerjinin yalnızca %10’u bir üstteki seviyeye geçer. Geri kalan solunum sırasında ısı olarak kaybedilir.Sonuç olarak, biyokütle miktarı ve desteklenen birey sayısı piramitte yukarılara doğru çıktıkça azalır. Bu nedenle, otçulların sayı ve biyokütlesi etçillerden daha fazladır. Bunu insan nüfusunun beslenmesine göre uyarladığımıza karşımıza şu sonuç çıkar: Var olan otlar doğrudan insan tarafından yenirse, aynı miktarda otla beslenen ineklerin besleyeceği insan sayısından 10 kat daha fazla insan beslenebilir.Çoğu ekosistemde, üreticiler tarafından yakalanan ve dokulara dönüştürülen enerjinin önemli bir kısmı otçullara ve daha yüksekteki beslenme düzeyleri tarafından değil, ayrıştırıcılar ve detrivorlar tarafından alınır. Numaralar üreticiler tarafından yakalanan enerjinin her beslenme düzeyine geçen oranını veriyor.

2010 Lys-Ygs Matematik Testleri Soru Çözümleri

Ygs Lys Matematik Testleri Soru Çözümleri Video

Video 1

Video 2

Üslü Sayılar Video İzle - Matematik Dersi Video İzle

Matematik Dersi Video Konu Anlatımı İzle
Konu: Üslü Sayılar Video İzle

Şimdi sizlere aşağıdaki videomuzda lise matematik 1 bölümü konuları ndan lys ve ygs de soru çıkan üslü sayılar ile ilgili çıkmış sorular online yaprak testi soru çözümleri

Video 1

Video 2

Video 3

İngilizce Articles "And No Articles" Videolu Konu Anlatımı

İngilizce Articles "And No Articles" Videolu Konu Anlatımı



www.cografyadersanesi.com

Sahiplik Ekleri -(İYELİK EKLERİ)

Sahiplik Ekleri -(İYELİK EKLERİ)

İsimlerin ve isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların sahiplerini, ait oldukları kişileri belirten eklerdir. Tamlayansız kullanıldıkları zaman bu eklere iyelik zamirleri de denir.

kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı, kitab-ımız, kitab-ınız, kitap-ları
masa-m, masa-n, masa-s[2]-ı, masa-mız, masa-nız masa-ları
su-y[3]-um, su-y-un, su-y-u, su-y-umuz, su-y-unuz, su-ları
ne-y-im, ne-y-in, ne-y-i/ne-s-i, ne-y-imiz, ne-y-iniz, ne-leri

İyelik ekleri isim tamlamasında tamlanana gelir:
Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.

Kapının kol-u,
işin baş-ı,
hayvan sevgi-s-i

İyelik ekleri bazen yer bildiren zamirlerden (işaret zamirleri) sonra gelerek belirtme görevlerinde bulunur:
burası, ötesi, şurası...

Sıfatlardan sonra gelerek zamir yapar:
doğrusu, böylesi, başkası...

Bazen isimlerle ve sıfatlarla birlikte sevgi ve abartma ifade eder:
Camın İstanbul.
Güzelim çiçekler kurumuş

İyelik eklerinden sonra hâl ekleri gelebilir:
Baba-m-a soracağım.
Kardeş-i-n-i arıyormuş.

-ler ekiyle –i iyelik eki birlikte kullanılarak zaman bakımından genelleme yapılır:
akşamları, sabahları, gündüzleri...
masa-s-ı örneğinde olduğu gibi -s- kaynaştırma harfi olarak da gösterilebilir, -si şeklinde eke de dahil edilebilir.
“su” ve “ne” kelimelerine iyelik eki getirildiğinde araya “s” değil “y” kaynaştırma harfi girer.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Coğrafya Etkinlikleri Lise 4,12.Sınıf Coğrafya Etkinlikleri Hazar Bölgesi ENERJİ kaynakları

LİSE COĞRAFYA ETKİNLİKLERİ 12.SINIF KİTABI

Hazar Bölgesi Enerji Kaynakları

Hazar Bölgesi tarih boyunca hem ticari açıdan hem de askerî açıdan ön plana çıkmıştır. Günümüzde ise bu bölge zengin enerji kaynakları nedeniyle dünya gündemindedir. Hazar Havzası'ndaki enerji kaynakları, Orta Doğu'nun zengin enerji yataklarına bir alternatif olarak görülmektedir. Önemi artan enerji kaynaklarının paylaşımı için ülkeler arasında sorunlar çıkmaktadır.

Hazar Bölgesi'nde yer alan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın sahip olduğu petrol rezervlerinin yaklaşık 260 milyar varil olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktar, bugünkü dünya rezervlerinin % 25'ine karşılık gelmektedir. Doğal gaz rezervlerinin ise 16-19 trilyon m3 (dünya rezervlerinin % 11-12'si)olduğu tahmin edilmektedir. Hazar Bölgesi'ndeki petrol ve doğal gaz boru hatlarının büyük bölümü Sovyetler Birliği döneminde inşa edildiğinden olduğundan, günümüzde Hazar ve Orta Asya petrol ve gazının dünya piyasalarına ulaşmasının yolu Rusya topraklarından geçmektedir.

Kazakistan ve Azerbaycan petrolünü, Türkmenistan ise doğal gazını aşağıda belirtilen üç önemli hatla dünya piyasalarına ulaştırmaktadır. Bu hatlar şunlardır:

1.Tengiz (Kazakistan)-Novorossisk (Rusya)Petrol Boru Hattı, 1580 km uzunluğunda ve yıllık 26 milyon ton taşıma kapasitesine sahiptir.

2.Atirau (Rusya)-Şamara (Rusya)Boru Hattı, yıllık 15 milyon ton taşıma kapasitesine sahiptir.

3.Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı (Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye), 1730 km uzunluğunda ve yıllık 50 milyon ton taşıma kapasitesine sahiptir.

Hazar Bölgesi'nin petrol ihraç potansiyelinin 2010'da 140, 2015'te ise 215 milyon ton olacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla şu anda faaliyette bulunan boru hatlarının 2010 yılı itibariyle tahmin edilen petrol ihracatını gerçekleştirmede yetersiz olacağı görülmektedir. Bu nedenle, Hazar Bölgesi'ndeki petrol ve doğal gazı taşıyacak yeni projeler ortaya çıkmıştır. Bu projeler şunlardır:


1.Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı
2.Kazakistan-Çin Petrol Boru Hattı
3.Kazakistan-Türkmenistan-İran Petrol Boru Hattı
4.Bakü-Tiflis-Erzurum-Ankara Doğal Gaz Boru Hattı

Alman Edebiyatı Hakkında Bilgiler

Alman Edebiyatı Hakkında Bilgiler
GOETHE
ü Şiir, tiyatro, roman dallarında eser vermiştir.
ü Dünya edebiyatının en önemli yazarlarındandır.
ü Romantizmin kurucularındandır.
ü Lirik şiirler yazmıştır.
ü En önemli eseri: Faust’tur.
ü Ayrıca Genç Warter’in Istırapları, Roma Elejileri

SCHİLLER
ü Romantizmin temsilcilerindendir.
ü En önemli eserleri: Wilhem Tell, Don Carlos, Haydutlar, Maria Stuart ‘tır.

Yer Göçmeleri ve Yer Kaymalarını Oluşturan Etkenler

Yer Göçmeleri ve Yer kaymalarını oluşturan etkenler

a. Fazla eğim:

b. Şiddetli yağış: Bünyesine su alan topraklar kayganlaşır.


c. Yerçekimi: Yer kaymaları ve göçmelerini harekete geçiren kuvvet yerçekimidir.

d. Tabakaların durumu: Tabakaların eğiminin yamaç eğimine paralel olduğu yerlerde heyelan daha kolay olur. Tabakalar eğime dik ise, bu durumda heyelan olma ihtimali azalır

e. Kayanın ve toprağın cinsi: Bazı kayalar bünyesine suyun hepsini alarak kayma için elverişli bir ortam hazırlar.

f.Yamacın doğal dengesinin bozulması:İnşaat,yol yapım çalışmaları yamacın doğal dengesini bozar.

g.Doğal Afetler:Deprem,sel gibi doğal afetler heyelan olaylarını arttırır.


Edebi Türler

EDEBİ TÜRLER

Tür, edebiyat eserlerinin biçimlerine, konularına ve teknik özelliklerine göre ayrılmasıdır. Bunlar iki ana grupta incelenir: Yazı Türleri ve Şiir Türleri.
 
YAZI TÜRLERİ
Yazı türleri, cümleler halinde ortaya konan, sözlerin belli kalıplar içine (ölçü, kafiye, nazım şekli) sıkıştırılmadığı anlatım türleridir. Bunların en önemlileri şunlardır:
 
ROMAN
Olmuş ya da olabilecek olayların anlatıldığı uzun yazılardır.
Roman belli bir olay etrafında gelişir ve olaylar ayrıntılarıyla anlatılır. Çoğu zaman şahıs kadrosu geniştir. Kişiler ayrıntılı olarak tanıtılır. Çevrenin tanıtımına özen gösterilir.
Temsil ettiği akıma göre romantik roman, realist roman, naturalist roman; konusuna göre aşk romanı, toplumsal roman, polisiye roman, macera romanı gibi isimler alır.
Türk edebiyatında Tanzimat’tan sonra görülür. İlk örneği Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat adlı romanıdır. Batı romanı ölçüsünde en başarılı romanları ise Halit Ziya Uşaklıgil yazmıştır. Namık Kemal, Mehmet Rauf, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Peyami Safa diğer ünlü romancılarımızdır.
 
HİKAYE
Anlatımı bakımından romana benzeyen, ancak romandan daha kısa bir yazı türüdür.
Hikayede olaylar genellikle yüzeyseldir. Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır. Genellikle kişilerin tek yönü üzerinde (çalışkanlık, titizlik, korkaklık v.s) durulur. Bu da romanla aynı dönemlerde oluşmaya başlamış ve özellikle Realizm döneminde önemli bir tür haline gelmiştir.
Türk edebiyatında yine Tanzimat’la görülmeye başlanan hikaye türünde Halit Ziya, Ömer Seyfettin, Memduh Şevket, Sait Faik önemli eserler vermişlerdir.

MASAL
Halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür. Bir yazar tarafından sonradan yazıya geçirilir.
Masallarda olaylar tamamen hayal ürünüdür. Yer ve zaman belli değildir. Kahramanlar insan üstü nitelikler gösterir. İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Masallarda eğiticilik esastır. Çoğu kez evrensel konular işlenir. Dünya edebiyatında Kelile ve Dimne, Binbir Gece Masalları ünlüdür. Türk edebiyatında Keloğlan en tanınmış masal kahramanıdır. Eflatun Cem Güney masallarımızı derlemiş ve bir kitap halinde yayımlamıştır.
 
DENEME
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
Deneme yazarı görüşlerini aktarırken samimi bir dil kullanır. Kendi içiyle konuşuyormuş gibi bir hava içindedir.
Deneme her konuda yazılabilir. Ancak daha çok tercih edilen konu her devrin, her ulusun insanını ilgilendiren, kalıcı, evrensel konulardır.
Ele alınan konu çoğu zaman derinleştirilerek anlatılır.
Denemenin ilk örneklerini Fransız yazar Montaigne vermiştir. Daha sonra İngiliz yazar Bacon türü geliştirmiştir.
Edebiyatımızda Cumhuriyet’ten sonra görülmeye başlanan bu türde Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Sebahattin Eyüboğlu, Ahmet Haşim güzel örnekler vermişlerdir.
 
FIKRA
Yazarın gündelik olayları özel bir görüşle, güzel bir üslupla, hiç kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa günübirlik yazılardır. Bu tür yazıları nükteli hikayecikler biçimindeki Nasrettin Hoca fıkralarıyla karıştırmayalım.
Fıkra, bir gazete yazı türüdür. Gazetenin belli bir köşesinde genel bir başlıkla yazılan fıkralarda mesele kısaca incelenir ve mutlaka bir sonuca varılır. Daha çok alaylı bir dille, bazen eleştiri bazen sohbet tarzında yazılır. Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava hakimdir yazılarda.
Edebiyatımızda özellikle Ahmet Rasim fıkralarıyla tanınır. Daha sonra Ahmet Haşim, Refik Halit, Peyami Safa sayılabilir.
 
MAKALE
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, belli kanıtlar, belgeler, inandırıcı veriler kullanarak kanıtlamaya çalıştığı ve böylece okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçladığı yazı türüdür. Makalede temel unsur düşüncedir.
Makale, gazete ile birlikte ortaya çıkmış bir gazete yazı türüdür. Bizde de ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval gazetesinin çıkmasıyla görülür. İlk makale de aynı gazetede Şinasi tarafından yazılmıştır.
Makalede amaç bilgi aktarmak ya da görüşlerine okuyucuyu inandırmak olduğundan açık, anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır. Seçilen konuya göre uzun da olabilir kısa da.
Makale her konuda yazılabilir. Bu konu günlük olabileceği gibi, felsefi, bilimsel, sanatsal da olabilir. Ama edebi makale elbette sanatla ilgili olanıdır.
Edebiyatımızda Tanzimat döneminden beri görülen makale türünde Namık Kemal, Hüseyin Cahit, Ziya Gökalp, Peyami Safa, Falih Rıfkı Atay, Halit Fahri Ozansoy, Yaşar Nabi ünlü birkaç isimdir.
 
ELEŞTİRİ
Bir sanatçının, bir sanat eserinin iyi ve kötü yanlarını ortaya koyarak onun gerçek değerini belirleyen yazılardır. Eleştiri yazarı - yani eleştirmen - eser hakkında okuyucuyu bilgilendirir; hem eserin yazarına hem okura yol gösterir.
İki tür eleştiri vardır: İzleminsel eleştiri ve Nesnel eleştiri.
İzlenimsel eleştiri, Anatole France’in ilkelerini belirlediği ve eleştirmenin bir eseri kendi zevk ölçülerini göz önüne alarak incelediği eleştiri türüdür. Bu tür eleştirilerde öznel yargılar çok olacağından günümüzde bu tür pek rağbet görmez.
Nesnel eleştiride ise her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek belli ölçütler vardır. Eleştirmen mümkün olduğunca kişisel yargılarda bulunmaktan kaçınır. Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, eseri ister beğensin ister beğenmesin, tarafsız bir gözle onun değerini ortaya koyar.
Avrupa’da Boielau, Saint Beuve, Taine, France eleştirileriyle tanınır.
Edebiyatımızda Hüseyin Cahit, Cenap Şehabettin, Ali Canip, Yakup Kadri, Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, eleştiri alanında yazılar yazan ünlü birkaç isimdir.
 
GEZİ YAZISI
Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır. Kişi gezi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızada tutmak güç olacağından gezi esnasında not alınır ve gezi yazılarında bunlar hikaye edilir.
Gezi yazısında yazar daima gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir. Gördüklerini okuyucunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar. Okur sanki o yerleri yazarla birlikte gezer gibi olur.
Eski edebiyatımızda gezi yazısına “seyahatname” denirdi. Bu alanda Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi” ünlüdür.
Ancak asıl gezi yazarları Avrupa’ya açılma döneminde görülmeye başlanmış, gidilen Avrupa şehirleriyle ilgili yazılar yazılmıştır. Namık Kemal, Ziya Paşa bunların başında gelir.
Gezi yazılarını kitaplaştıran yazarlarımız da vardır. Ahmet Mithat Efendi, Avrupa’da bir Cevelan; Cenap Şehabettin, Hac Yolunda, Avrupa Mektupları; Ahmet Haşim, Frankfurt Seyahatnamesi; Reşat Nuri, Anadolu Notları; Falih Rıfkı, Denizaşırı, Zeytindağı, Taymis kıyıları bunlardan bazılarıdır.
 
ANI
Bir yazarın kendisinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır. Yazarın kendini okura açtığı bir tür olduğundan içtendir ve bu yönüyle çok tutulur.
Anılar belli bir dönemin yorumlandığı yazılar olduğundan tarihi bir belge özelliği de gösterir. Ancak bu, bilimsel olamaz; çünkü yazarın olaylara kişisel bakışı söz konusudur.
Üslup yönüyle gezi yazısına benzerse de, yazarın dış dünyadan çok kendinden söz etmesi anıyı belli eder. Zaten eski edebiyatımızda anı, gezi yazısı hatta tarih iç içedir.
Özellikle Tanzimat’la başlayan anı türündeki yazılar Cumhuriyet döneminde önemli bir tür olmuştur. Anılarını kitaplaştıran yazarlarımız da vardır. Namık Kemal, Magosa Mektupları; Ziya Paşa, Defter-i Amal; Ahmet Rasim, Şehir Mektupları; Halit Ziya, Kırk Yıl, Saray ve Ötesi; Hüseyin Cahit, Edebi Hatıralar; Falih Rıfkı, Çankaya adlı eserlerinde anılarını anlatmışlardır.
 
BİYOGRAFİ
Bir kişinin hayatının anlatıldığı yazılardır. Bunlarda amaç o kişiyi tüm yönleriyle (hayatı, eserleri, kişiliği, görüşleri vs.) tanıtmaktır.
Biyografi açık, sade bir dille, anlatılan kişinin devrini, çevresini dikkate alarak yazılır.
Divan edebiyatında şairleri anlatan bu tür eserlere “Tezkire” denirdi. Türk edebiyatında bunun ilk örneğini Ali Şir Nevai vermiştir.
Yazar eğer kendi hayatını anlatmışsa yazıya otobiyografi denir. Çoğu zaman bunlarda sanatçı kendiyle beraber aile büyüklerinden çevreden, aile içi durumlarından da söz eder.
Otobiyografiler üslup yönüyle anıya benzer; ancak anı otobiyografi içinde bir bölüm sayılabilir. Yani otobiyografi daha uzun bir dönemi içine alır.
 
MEKTUP
Genel anlamda kişinin bir haberi, olayı, arzuyu bir başkasına anlattığı yazılardır. Özel mektup, iş mektubu, edebi mektup türleri vardır. Bunlar içinde bizi edebi mektup ilgilendiriyor.
Bu tür mektuplar açık olarak bir gazetede ya da dergide yayımlanır. Yazar birine hitaben herhangi bir konudaki görüşlerini, duygularını anlatır. Ancak asıl amacı bunları herkese duyurmaktır.
Mektup, Divan edebiyatında da kullanılmıştır. Fuzûli’nin “Şikayetname” adlı eseri bu türdendir. Tanzimat’tan sonra ise gazetelerde yayımlanan birçok açık mektup görülür.
Bazı yazarlar mektuplardan oluşan romanlar da yazmışlardır. Halide Edip’in “Handan” romanı bunlardan biridir.
 
SOHBET
Bir konunun fazla derinleştirilmeden, biriyle konuşuyormuş gibi anlatıldığı fikir yazılarıdır. Sohbet yazılarında herkesi ilgilendirecek konular seçilir. Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir. Yazar sorulu cevaplı cümlelerle, konuşuyormuş hissi verir.
Üslup olarak fıkraya benzerse de gazete yazı türü olmaması, az sözle çok şey anlatmayı amaçlamaması, dışa dönük olması onu fıkradan ayırır.
Edebiyatımızda Ahmet Rasim, Şevket Rado sohbet türüne özel bir önem vermişlerdir.
 
GÜNLÜK
Ne gün yazıldığını belirtmek için tarih atılan, çoğu zaman her günün sonunda o gün olup bitenin, sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar, değerlendirmeler yapıldığı yazılardır bunlar.
Her gün yazıldığı için kısa olan bu yazılar, yazarının hayatından izler verdiğinden içten ve sevecendir.
Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu’nun günlükleri kitap halinde yayımlanmıştır.
 
ŞİİR TÜRLERİ
Her şiirin belli bir konusu, üslubu vardır. Kimi aşk, ayrılık konusunu işler, kimi okura bir bilgiyi özlü bir şekilde verir. Kimi birini eleştirir vs. İşte şiirlerin bunlara göre sınıflandırılması şiir türlerini ortaya koyar. Bunlar Yunanca’daki adlarıyla adlandırılır: Lirik, Epik, Didaktik, Pastoral, Satirik, Dramatik. Tanzimat’tan sonra oluşan bu adlandırmadan önce Türk şiiri, nazım şekillerine göre sınıflandırılırdı: Gazel, Kaside, Şarkı, Koşma, Destan, Varsağı vs.
Şimdi şiir türlerini açıklayalım.
 
LİRİK ŞİİR
Aşk, ayrılık, hasret, özlem konularını işleyen duygusal şiirlerdir. Okurun duygularına, kalbine seslenir. Eskiden Yunanlılarda “lir” denen sazlarla söylendiğinden bu adı almıştır. Tanzimat döneminde de bir saz adı olan “rebab” dan dolayı bu tür şiirlere rebabi denmiştir. Divan edebiyatında gazel, şarkı; Halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma, semai lirik şiire girer.
 
EPİK ŞİİR
Destansı özellikler gösteren şiirlerdir. Kahramanlık, savaş, yiğitlik, konuları işlenir. Okuyanda coşku, yiğitlik duygusu, savaşma arzusu uyandırır. Daha çok, uzun olarak söylenir. Divan edebiyatında kasideler, Halk edebiyatında koçaklama, destan, varsağı türleri de epik özellik gösterir. Tarihimizde birçok şanlı zaferler yaşadığımızdan, epik şiir yönüyle bir hayli zengin bir edebiyatımız vardır.
 
DİDAKTİK ŞİİR
Bir düşünceyi, bir bilgiyi aktarmak amacıyla yazılan şiirlerdir. Bunlar okurun aklına seslenir. Duygu yönü az olduğundan kuru bir anlatımı vardır. Kafiye ve ölçülerinden dolayı akılda kolay kaldığından, bilgiler bu yolla verilir. Manzum hikayeler, fabller hep didaktik özellik gösterir.
 
PASTORAL ŞİİR
Doğa güzelliklerini , çobanların doğadaki yaşayışlarını anlatan şiirlerdir. Doğaya karşı bir sevgi bir imrenme söz konusudur bunlarda. Eğer şair doğa karşısındaki duygulanmasını anlatıyorsa “idil”, bir çobanla karşılıklı konuşuyormuş gibi anlatırsa eglog adını alır.
 
SATİRİK ŞİİR
Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğrudur. Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama yeni edebiyatımızda ise yergi adı verilir.
 
DRAMATİK ŞİİR
Tiyatroda kullanılan bir şiir türüdür.Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün (19.yy) çıkışına kadar sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düzyazıyla yazılmaya başlanır.
Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür. Başlangıçta trajedi ve komedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç türe çıkmıştır.
Bizde dramatik şiir türüne örnek verilmemiştir. Çünkü bizim Batı’ya açıldığımız dönemde (Tanzimat) Batı’da da bu tür şiirler yazılmıyordu; nesir kullanılıyordu tiyatroda. Bizim tiyatrocularımız da tiyatro eserlerini bundan dolayı nesirle yazmışlardır. Ancak nadirde olsa nazımla tiyatro yazan da olmuştur. Abdülhak Hamit Tarhan gibi...
Şimdi bunları ayrı ayrı görelim.
 
TRAJEDİ
Seyircide korku ve acıma hislerini uyandırarak onu kötü duygularından arındırmayı amaçlayan tiyatro türüdür. Sıkı kuralları vardır. Özelliklerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
  1. Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden yani tanrılar arasındaki ilişkilerden seçer.
  2. Kahramanları tanrılar ya da soylu kimselerdir. İnsan müsveddesi sayılan sıradan insanlara yer verilmez.
  3. İşlenmiş, kusursuz bir üslubu vardır; kaba sayılan sözlere yer verilmez.
  4. Çirkin olaylar (cinayet, kavga vs.) seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez.
  5. Üç birlik kuralına uyar. Bu, yer, zaman ve olay birliğidir. Yani oyun hep aynı yerde aynı dekorla oynanmalı, olay bir günlük zaman dilimi içinde geçecek izlenimi vermeli, (Bu yüzden oyun olayın sonundan seçilir; önceki olaylar koro tarafından anlatılırdı.) aynı ana olay etrafında geçmelidir.
En ünlü trajedi yazarları; Eski Yunan’da Aiskhylos, Eurupides, Sophokles; Klasik Fransız edebiyatında Corneille ve Racine’dir.
 
KOMEDİ
İnsanları güldürerek eğitmeyi amaçlayan tiyatro türüdür. Her gülünç şeyin altında ders alınacak acı bir gerçeğin olduğuna inanılır. Özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.
  1. Konusunu günlük hayattan, sosyal olaylardan seçer.
  2. Kahramanları sıradan insanlar, eğitim görmemiş ya da sonradan görme kişilerdir.
  3. Üslupta kusursuzluk aranmaz, kaba sayılan hatta küfürlü sözlere yer verilir.
  4. Çirkin, kaba olaylar seyircinin gözü önünde işlenir.
  5. Üç birlik kuralına uyar.
İnsan karakterinin gülünç ve eksik yanlarını anlatanlara karakter komedyası, toplumun gülünçlüklerini anlatanlara töre komedyası, olayların merak uyandıracak şekilde işlendiği eserlere entrika komedyası adı verilir.
Komedi türü 17. yüzyıldan sonra düzyazıyla yazılmaya başlanmıştır.
En ünlü komedi yazarları eski Yunan’da Aristophanes, Klasik Fransız edebiyatında Moliére’dir.
 
DRAM
19. yüzyılda trajedinin sıkı kurallarını yıkmak amacıyla meydana getirilen tiyatro türüdür. Özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.
  1. Konusunu günlük hayattan ya da tarihin herhangi bir devrinden seçebilir.
  2. Hem acıklı hem komik olaylar aynı oyunda iç içe bulunur.
  3. Kahramanlar hem soylulardan hem sıradan insanlar arasından seçilir.
  4. Üç birlik kuralına uymak zorunda değildir.
  5. Her tür olay seyircinin karşısında gerçekleştirilebilir.
  6. Şiir, düzyazı karışık halde bulunur.
En ünlü dram yazarları: İngiliz yazar Shakespeare dramın ilk ürünlerini vermiştir. Ancak bu türün özelliklerini Victor Hugo belirlemiştir. Schiller, Geothe diğer ünlü dram yazarlarıdır.
Türk edebiyatında batılı anlamda sahne tiyatrosu Tanzimat’tan sonra görülür. Bundan önce Halk arasında yüzyıllar boyu sürmüş seyirlik oyunlar vardı. Ortaoyunu, meddah, Karagöz ile Hacivat bunların başlıcalarıdır. Bunların özelliklerini ileride anlatacağız.
 
ŞİİR BİLGİSİ
Şiir, gerek içerik gerekse söyleyiş bakımından özgün, etkilemeye, duygulandırmaya yönelik bir söz sanatı ürünüdür. Şiirin söz dizimi düzyazının söz diziminden farklıdır. Bu dizim, dilin kurallarına göre olmaktan çok ahenge göre düzenlenir.
Şiir bir nazımdır; yani dizme, düzene koymadır. Bu dizmenin de belli öğeleri vardır. Bunlar ölçü, kafiye, redif, gibi her biri kendine göre bir düzen ifade eden öğelerdir. Bunları şu şekilde inceleyebiliriz.
 
ÖLÇÜ
Şiirde, hecelerin sayılarına ya da, heceyi oluşturan seslerin uzunluk kısalıklarına göre bir düzen oluşturulur. Bu düzene de ölçü denir. Edebiyatımızda iki tür ölçü kullanılmıştır: Hece ölçüsü ve Aruz ölçüsü.
 
HECE ÖLÇÜSÜ
Şiirde dizeleri oluşturan sözcüklerin hece sayılarının eşitliğine dayanan ölçüdür. Birinci dizede kaç hece varsa şiirin tüm dizelerinde de aynı sayıda hecenin kullanılması gerekir.
Hece ölçüsüyle yazılmış dizeler okunurken belli yerlerde durulduğu, dizenin bölümlere ayrıldığı görülür. Okunurken durulan bu yerlere durak denir. Çoğu zaman şiirin tamamındaki duraklar da aynı sayıda heceler halinde bölünür. Durak hiçbir zaman bir sözcüğün ortasına gelmez, her zaman sonuna gelir.
Hece ölçüsü Türk şiirinin en eski, ulusal ölçüsüdür. Bilinen en eski şiirlerden başlayıp hiç kesintiye uğramadan ve her çağda yeni güzellikler, zenginlikler kazanarak günümüze kadar gelmiştir.
En çok kullanılan hece kalıpları 7'li, 8'li ve 11'li ölçülerdir.
 
ARUZ ÖLÇÜSÜ
Dizelerdeki hecelerin uzunluk ve kısalığına göre , açık (ünlüyle bitmesi) ya da kapalı (ünsüzle bitmesi) oluşuna göre düzenlenmesidir.
Birinci dizedeki hecelerin özellikleri, ikinci dizedeki hecelerde de sırasıyla aynıdır.
Aruz ölçüsünün belli kalıpları vardır. Bu kalıplar kısa hecelerin nokta (.), uzun hecelerin çizgiyle (—) gösterilmesiyle düzenlenir.
Hecelerin özelliklerinin gösterildiği bu işaretlerin adlandırıldığı kalıplar vardır.
mef û lü me fâ î lü me fâ î lü fe û lün
Sorularda aruz vezninin yapısıyla ilgili herhangi bir soru sorulmuyor. Bu nedenle fazla ayrıntıya girmeyelim.
Aruz ölçüsü Türk edebiyatına, Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonra Arap va Fars edebiyatlarından girmiştir. Bu ölçüyle yazılan elimizdeki en eski eser Kutadgu Bilig’dir.
Divan edebiyatında en güzel şekilde kullanılan aruz ölçüsü, Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati topluluğundaki sanatçılar tarafından da kullanılmıştır.
Türk dilinin ses yapısı aruz ölçüsüne pek uygun değildir. Çünkü Türkçede aruzun temelini oluşturan uzun ünlü yoktur. Bu nedenle aruzun Türkçeye uygulanmasında birçok hata, zorlamalar görülür. Bunlardan birkaçını açıklayalım.
 
İmale
Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır.
 
Zihaf
İmalenin tersidir. Yani kalıba uydurmak için, Arapça, Farsça sözcüklerdeki uzun heceleri kısa saymaktır.
 
Ulama
Divan şiirinde en zok kullanılan ses unsurlarından biri de ulamadır. Ulama yapılan yerlerde ulanan sözcüklerdeki heceler, tek bir sözcükmüş gibi ayrılır. Elbette bu bir kusur sayılmaz.
 
KAFİYE (UYAK)
Şiirde dize sonlarında kullanılan aynı ya da benzer seslere kafiye denir. Benzer seslerin sayısına göre dört grupta incelenir.
 
Yarım Kafiye
Dize sonlarında tek ses benzeşiyorsa yarım kafiye oluşur.
Yandırdın gönlümü aldın keman kaş
Gösterdin zülfünü, eyledin bir hoş
dizelerinde, sonda bulunan “kaş” ve “hoş” sözcüklerinin sonundaki “ş” sesleri, yani tek ses benzeşiyor; öyleyse burada yarım kafiye vardır.
 
Tam Kafiye
Dize sonlarında iki ses benzeşiyorsa, tam kafiye kullanılmıştır.
Ürperme veren hayale sık sık
Her bir kapıdan giren karanlık
Çok belli ayak sesinden artık
dizelerinin sonunda kullanılan altı çizili “ık” sesleri, iki sesten oluştuğundan tam kafiye oluşturmuştur.
Bazen dize sonunda uzun okunan tek ünlü benzerliği olabilir. Arapça ve Farsça sözcüklerde görülen uzun ünlüler iki ses değeri taşır. Yani tam kafiye oluşturur.
Bir mısra işittim yine ey şah-ı dilarâ
Bir hoşça da bilmem ne demek istedi ammâ
dizelerinde altı çizili “â” sesi iki ses değeri taşıdığından beyitte tam kafiye kullanılmıştır.
Sakin koyu, şen cepheli kasrıyla Küçüksu
Ardında yatan semtinin ormanları kuytu
dizelerinde ise dize sonlarındaki “u” sesleri uzun olmadığından yani tek ses değeri taşıdığından dizelerde yarım kafiye vardır.
 
Zengin Kafiye
İkiden fazla ses benzerliğine dayanan kafiyedir.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık
Yalnız, arabacının dudağında bir ıslık
dizelerinde dize sonlarındaki “lık” sesleri ikiden fazla olduğundan, zengin kafiye oluşturmuştur.
Bazı dizelerde dizelerden birinin sonundaki sözcüğün tamamı diğerinin sonundaki sözcüğün sesleri arasında bulunabilir. Buna tunç kafiye denir. Tunç kafiye zengin kafiyenin bir çeşididir.
Ay geçer yıl geçer uzarsa ara
Giyin kara libas yaslan duvara
dizelerinde birinci dizenin sonundaki “ara” sözü, ikinci dizenin sonundaki “duvara” sözünün sesleri içindedir; yani tunç kafiye oluşturmuştur.
 
Cinaslı Kafiye
Yazılışları aynı, anlamları arasında hiçbir ilgi bulunmayan sözcüklerin dize sonlarında kullanılmasıyla oluşan kafiyedir.
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç
dizelerinde sonda bulunan “geç” sözcüklerinin sesleri aynıdır. Ancak birincisi “erken” sözünün karşıtı, diğeri ise “geçmek” fiilinin emir çekimidir. Dolayısıyla anlamları arasında hiçbir ilgi yoktur; cinaslı kafiye oluşturmuştur.
 
REDİF
Dize sonlarında aynı sözcüklerin ya da aynı ses ve görevdeki eklerin kullanılmasıyla oluşur. Bu, daima kafiyeden sonra gelir. Hatta bazen dize sonunda kafiye hiç bulunmaz, ses benzerliği redifle sağlanır.
Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
dizelerinde “yollar” sözü iki dizede de kullanılmış; dolayısıyla redif olmuştur. Ondan önceki “kıvrılan” ve “yılan” sözcüklerindeki “ılan” sesleri ortak olduğundan zengin kafiye oluşmuştur.
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar
dizelerinde “yaslı yollar” sözcükleri aynı olduğundan rediftir “bağlayan” ve “ağlayan” sözcüklerinde ise “bağla-", “ağla-" sözcüklerindeki “-an” ekleri sıfat-fiildir. Hem sesleri hem görevleri aynı olan bu ekler, “y” kaynaştırma harfleriyle beraber redif olur.
Bazen dize sonlarındaki eklerin sesleri aynı, görevleri farklı olabilir; bunlar redif sanılmamalıdır.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı
dizelerinin sonundaki “bucağı” ve “ocağı” sözcüklerindeki “ı” eklerinin görevleri farklıdır. Birincide iyelik eki olan bu ek diğerinde hal ekidir, dolayısıyla redif oluşturmamıştır, “cağı” sesleri zengin kafiye oluşturmuştur.
 
KAFİYE ÖRGÜSÜ
Dörtlüklerde birbiriyle kafiyeli dizeler değişik şekillerde dizilir. Bu dizilişe kafiye örgüsü denir. Üç grupta incelenir.
 
1. Çapraz Kafiye
Dörtlüğün birinciyle üçüncü, ikinciyle dördüncü dizelerinin kendi arasında kafiyeli olmasıdır. Aşağıdaki şiirin birbiriyle kafiyeli dizelerini aynı sembolle gösterirsek daha kolay anlaşılır:
Bağından her güzel bir gül seçerdi
                                             T.K.  Redif
____
a
Bundan mı sarardın, soldun, ey gönül
                                    T.K.     Redif
____
b
Kadınlar geçerdi, kızlar geçerdi
                                        T.K.  Redif
____
a
Bir zaman aşk için yoldun ey gönül
                                 T.K.    Redif
____
b
Görüldüğü gibi dörtlükte birinci dizeyle üçüncü dize, ikinci dizeyle dördüncü dize kafiyelidir. Bu, çapraz kafiye düzeni demektir.
 
2. Düz Kafiye
Dörtlüğün birinci dizesiyle ikinci, üçüncü dizesiyle dördüncü dizelerinin kendi arasında kafiyeli olmasıdır.
Nice günler bu şeametli ölüm
                                            T.K.
____
a
Oldu çok kimseye bir gizli düğüm
                                                  T.K.
____
a
Nice günler bakarak dalgalara
                                          T.K. Redif
____
b
Dediler: “Uğradı Leyla nazara
                                        T.K. Redif
____
b
 
3. Sarma Kafiye
Dörtlüğün birinciyle dördüncü, ikinciyle üçüncü dizelerinin kafiyeli olmasıdır.
En son Bektaş Ağa çöktü diz üs
                                                   T.K.
____
a
Titrek elleriyle gererken yayı
                                        T.K. Redif
____
b
Her yandan bir merak sardı alayı
                                              T.K. Redif
____
b
Ok uçtu, hedefin kalbine düş
                                               T.K.
____
a
Bu tür bir kafiyelenme Halk şiiri ve Divan şiirinde görülmez Halk şiirinde koşma tipi kafiye, mani tipi kafiye gibi kafiye örgüleri vardır. Divan şiirinde ise gazel, mesnevi, rübai tipi kafiyelenme görülür.