15 Nisan 2010 Perşembe

Ziya Paşa ve Terkip-i Bentleri

Birçok insanın lise yıllarında hayattan ders alsın diyerek dayak yediği malumdur. Bizim hocalarımız bilgili ve kültürlü insanlardı. Dayak atmadan önce Ziya Paşa’dan bir beyit okurlar, ondan sonra icraata geçerlerdi. Bu meşhur beyiti çoğumuz biliriz.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

(Nasihat ile uslanmayanı tekdir etmeli -azarlamalı- , tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir -dayaktır)

O günlerde biz yaptığımız hatalardan dolayı değil de Ziya Paşa’nın bu beyitinden dolayı dayak yediğimizi sanırdık. Ama o zamanki kültür “dayak cennetten çıkmadır” diyerek eğitimin en gerekli malzemesi olarak dayağı görmekteydi ve Ziya Paşa’nın beyiti de bu konudaki en önemli delillerden biriydi. Öyle koskoca Ziya Paşa bile böyle demişse, yalan söyleyecek hali yoktu ya…
Gerçi atasözlerimiz de “saçı uzun, aklı kısa”, “kızını dövmeyen, dizini döver” gibi akla mantığa uymayan ifadeleri ile önümüzde duruyordu ama o devirde bunları dahi savunan kimseler vardı. Belki şimdi de vardır! Bilemiyorum.
Neyse, konuyu dağıtmayalım. Ziya Paşa ile o günlerde aramız hiç iyi değildi. İnsanlara dayağı yasal hale getiren sözlerinden dolayı onun adını bile duymak istemiyordum. Böyle bir şeyi söyleyen adamın diğer sözlerinde ne keramet bulunabilirdi ki… Ama işin aslı öğle değilmiş. Ziya Paşa, tam bir toplum adamıymış. Onun birçok sözü asırları aşabiliyormuş. Hayat tecrübesini onun gibi mısralarına yansıtan birisi az bulunur. Bakın Ziya Paşa neler diyor:

Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan
(Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez.)

Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-i fenâdan
Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan
(Faniliğin kan dolu çeşmesinden bir yudum içen, bir daha başını belâ yağmurlarından kurtaramaz.)

Asude olam dersen eğer gelme bu cihâne
Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan
(Eğer mutlu ve sakin olmak istersen bu dünyaya hiç gelme; çünkü şu hayat meydanına bir defa düşen kaza taşlarından -ıstırap verici dertlerden- kurtulamaz.)

Dehrin ne safâ var acaba sîm ü zerinde
İnsan bırakır hepsini hîn-i seferinde
(Dünyanın altınında ve gümüşünde ne mutluluk olabilir ki? İnsanlar ahiret yolculuğuna çıkarken bunların hepsini geride bırakır.)

Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde

İslâm mitolojisine göre Hazret-i Süleyman’a peygamberlik gibi yüce bir sıfattan başka çok büyük bir servet de bahşedilmişti. Öyle ki gelmiş geçmiş insanların en zengini oydu. Bunlardan başka Allah’ın bir lûtfu olarak kurda, kuşa, ateşe ve suya hükmedecek güçleri vardı. Bu kudret ve ihtişamın timsali olarak gökyüzünde uçabilen bir tahta sahipti. Ziya Paşa bu beyitte: “Süleyman’ın tahtı hava üzerinde uçuyordu derler, dünyanın geçiciliğine bak ki o muazzam saltanatın bile yerinde şimdi yeller esiyor.” demektedir. Bu konuda halkımızın bir deyişi vardır: Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış… Bu sözde ve Ziya Paşanın beyitindeki Süleyman, Kanunî Sultan Süleyman değil, Peygamber Süleyman’dır.

Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde
(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken gaflete dalarak yollarındaki kuyuyu görmezler.)

Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
(Kişinin aynası işidir, lâfa bakılmaz; bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.)

Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde
(Onlar ki dünyaya lâf ile nizam verirler. Onların evlerine gidip bakın, hânelerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.)

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah
(İnsan hayatta tiksinti verici hilelerle, kötülüklerle karşılaşsa bile Allah’a ve vatanına sadakatten vazgeçmemelidir, Allah doğruların yardımcısıdır.)


Allah’a tevekkül edenin yaveri Haktır
Nâşad gönül bir gün olur şâd olacaktır.
(Allah’a inanıp kaderine sabırla razı olanların yardımcısı Allah’tır, mutsuz gönüller bir gün elbet mutlu olacaktır.)

Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.

(Huyu yumuşak kişilerin gazabından Allah’a sığın; yumuşak huylu atın çiftesi çok serttir.)

Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir.
(Milyonla çalanlar yüksek ve şerefli mevkilere yükseltilerek baş tacı edilir; birkaç kuruş çalan hırsız ise kürek cezasına çarptırılır.)

Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan vursan eşek yine eşektir
(Kötü asıllı -soysuz¬ birine üniforma soyluluk mu verir; eşeğe altın işlemeli semer vursan yine eşektir. )

İkbâl için ahbabı siayet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı
(Yüksek mevkilere erişebilmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı; önceden bilmezdik, bu türden hüner ve beceri yeni çıktı.)

Sadıkları tahkir ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı

(Allah’a ve vatanına sadık olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural hâline geldi, hırsızlara ikramda bulunmak ve yardım etmek yeni çıktı.)

Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı

(Gerçi eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup kollamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.)

Milliyeti nisyan ederek her işimizde
Efkâr-ı Frenge tebaiyyet yeni çıktı

(Yaptığımız her işte millî birlik ve şahsiyeti unutarak Avrupalıların fikirlerine uymak yeni çıktı.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder