17 Nisan 2010 Cumartesi

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Üyelik Sürecini Araştırınız, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Üyelik Süreci, coğrafya 12.sınıf ders dışı etkinlik sayfa 182

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Üyelik Sürecini Araştırınız, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne Üyelik Süreci, coğrafya 12.sınıf ders dışı etkinlik sayfa 182
KALIN YAZILAR ÖZET KISMIDIR...
Genel Giriş
Türkiye İslam dünyasındaki tek laik demokrasi olarak Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerine büyük önem vermiştir. Tarihsel olarak, Türk kültürünün Doğu ve Güney Avrupa üzerinde önemli etkileri olmuştur.
Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve sosyal yapıları “Batılılaşmaya” daha 19. yüzyılda başlamıştır. Birinci dünya savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, yeni laik yapı için model olarak Batı Avrupa benimsenmiştir.
Türkiye o tarihten bugüne Batı ile yakın ittifak ilişkileri kurmuş, Birleşmiş Milletler’in kurucu üyesi olmuş, NATO, Avrupa Konseyi ve OECD’ye üye olmuş ve Batı Avrupa Birliği ile ortaklık ilişkisi tesis etmiştir. Soğuk Savaş boyunca Türkiye Batı dünyasının bir parçası olarak özgürlük, demokrasi ve insan haklarını savunmuştur. Türkiye Avrupa kıtasının savunması için hayati bir rol oynamış ve oynamaktadır. Bu çerçevede, dış politikasının ana unsurları Avrupalı ortaklarıyla örtüşmektedir.
Türkiye’nin ekonomik alanda Avrupa ile yakın bir işbirliğine girmesi Batı Avrupa ile siyasi alandaki işbirliğinin doğal bir uzantısıdır. Bundan dolayı, Türkiye gelişen Avrupa Topluluğu ile 1959 yılında yakın ilişkiler tesis etmeye başlamıştır.
Türkiye’nin AB ile ilişkileri, Avrupa Topluluğu ile 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşmasının temelini oluşturduğu ortaklık rejimi çerçevesinde başlamıştır.
1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması, Türkiye ile AB’nin bütünleşmesi için kademeli bir süreç öngörmüştür. Önce ilk adımı teşkil eden ikili ticaretin serbestleştirilmesi sağlanmış ve bilahare Gümrük Birliği 31 Aralık 1995 itibariyle tamamlanmıştır.
Taraflar arasındaki entegrasyon seviyesi bu suretle ileri bir noktaya ulaşmış ve ülkemizin bundan sonraki çabası, Ankara Anlaşması’nda bir sonraki hedef olarak yer alan tam üyeliğe yönelik olmuştur.
Aralık 1999 Helsinki Zirvesi: Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Program

10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde tam üyeliğe adaylığımızın tesciliyle birlikte Avrupa Birliği ile uzun bir geçmişi bulunan ilişkilerimizde yeni bir dönem başlamıştır.
Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin diğer aday ülkeler ile eşit konumda olacağı açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir. Zirve Sonuç Bildirisi ayrıca, Türkiye'nin diğer aday ülkeler gibi katılım öncesi stratejisinden yararlanmasını ve Türkiye için de bir Katılım Ortaklığı Belgesinin hazırlanmasını öngörmüştür.
Ülkemiz için ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır. Katılım Ortaklığı Belgesinde yeralan önceliklerin hayata geçirilmesine yönelik program ve takvimimizi içeren Ulusal Program 19 Mart 2001 tarihinde Hükümetimiz tarafından onaylanmış ve Komisyona 26 Mart 2001 tarihinde tevdi edilmiştir.
Katılım Ortaklığı Belgesi ile Ulusal Program 2003 ve 2005 yıllarında gözden geçirilmiştir.
Aralık 2002 Kopenhag Zirvesi
Zirve’de, Aralık 2004’te AB Komisyonunun rapor ve tavsiyesine dayanarak Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğine karar verildiği takdirde, katılım müzakerelerinin gecikmeksizin başlatılacağı kararlaştırılmıştır.

1993 yılında AB Devlet ve Hükümet Başkanları Kopenhag Zirvesinde kabul edilen Kopenhag kriterleriyle ilgili metin aşağıda sunulmuştur:
“Üyelik, aday ülkenin demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıkların korunması ve saygı görmesini teminat altına alan kurumların istikrara kavuşturulmuş olmasını, işleyen bir piyasa ekonomisinin mevcudiyetini, AB içindeki rekabet ve piyasa güçleriyle başetme kapasitesini gerektirmektedir. Üyelik, adayın, siyasi, ekonomik ve parasal birliğe katılım da dahil olmak üzere, üyeliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenebileceğini varsayar.”
Bu bağlamda, 2002 Kopenhag Zirvesinde ayrıca, Türkiye’yi AB üyeliği yolunda desteklemek amacıyla Türkiye için mevcut Katılım Stratejisinin güçlendirileceği belirtilmiş, Komisyon, mevzuatın incelenmesi sürecini yoğunlaştırmaya davet edilmiş, buna paralel olarak, AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliğinin genişletileceği ve derinleştirileceği, Türkiye’ye yönelik katılım öncesi mali yardımın kayda değer ölçüde artırılacağı belirtilmiştir.
Siyasi kriterler - reform süreci
Türkiye’nin adaylığının tescil edildiği 1999 Helsinki Zirvesi’nden bu yana, ülkemizde önemli siyasi reformlar gerçekleştirilmiş, insan hakları ve temel özgürlükler alanlarında hukuki ve idari reformlar yapılmış, düşünce ve ifade özgürlüğünün alanlarının genişletilmesi, gayrımüslim cemaat vakıflarının mal edinmeleri ve malları üzerinde tasarrufta bulunmalarının kolaylaştırılması, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın ve öğrenilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır.
Bu reformlarla ayrıca, hukuk sistemimiz güçlendirilmiş, uluslararası anlaşmaların hukuk sistemimizdeki yeri kuvvetlendirilmiş, işkence ve kötü muameleye sıfır tolernas prensibi çerçevesinde işkence ve kötü muamelenin önlenmesi, kadın-erkek eşitliğinin geliştirilmesi gibi konularda düzenlemeler yapılmış, daha katılımcı bir demokrasi adına, dernek ve vakıfların faaliyetleri kolaylaştırılmıştır. Ayrıca, Anayasamızın 90ncı maddesinde yapılan değişiklik sonucunda temel hak ve özgürlüklerle ilgili uluslararası andlaşmaların ulusal mevzuatın üzerinde olduğu hükme bağlanmıştır. Bunun yanında, idam cezasına ilişkin hükümler Anayasamızdan ve tüm Kanunlarımızdan kaldırılmıştır.
AB’ye katılım süreci çerçevesinde düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili önemli düzenlemeler de gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede, başta Türk Ceza Kanunu olmak üzere ilgili tüm yasal düzenlemeler yenilenmiş ve düşünce-ifade özgürlüğünün sınırları AB standartlarına yakınlaştırılmıştır.
1999 Helsinki Zirvesi sonrasında ilk kaydadeğer adım 2001 Ekim’inde gerçekleşen Anayasa değişiklikleridir. Bu çerçevede Mart 2001’de Komisyona tevdi edilen ulusal programa uygun olarak, düşünce ve ifade özgürlüğü, işkencenin önlenmesi, demokrasi, kişi hürriyeti ve güvenliği, haberleşme, yerleşme ve seyahat özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü ve kadın-erkek eşitliği alanlarında yeni hükümler gündeme gelmiştir. 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren Yeni Türk Medeni kanununda da bu doğrultuda önemli hükümlere yer verilmiştir.
19 Şubat 2002 – 14 Temmuz 2004 tarihleri arasında AB siyasi kriterlerini karşılama amacına yönelik olarak sekiz uyum paketi hayata geçirilmiştir.
Birinci Uyum Paketi – 19 Şubat 2002
İkinci Uyum Paketi – 9 Nisan 2002
Üçüncü Uyum Paketi – 9 Ağustos 2002
Dördüncü Uyum Paketi – 11 Ocak 2003
Beşinci Uyum Paketi – 4 Şubat 2003
Altıncı Uyum Paketi – 19 Temmuz 2003
Yedinci Uyum Paketi – 7 Ağustos 2003
Sekizinci Uyum Paketi – 14 Temmuz 2004
Bu çerçevede, Şubat 2002-Temmuz 2004 döneminde çıkarılan sekiz uyum paketiyle 53 yasanın 218 maddesinde değişiklik yapılmıştır.

Öte yandan 2004 Mayıs’ında yürürlüğe giren anayasa değişiklik paketi ile kadın-erkek eşitliği, basın özgürlüğü, uluslararası sözleşmelerin statüsü, yargının işlevselliği alanlarında yeni düzenlemeler yapılmıştır.
AB Komisyonunun 2004 Yılı İlerleme Raporu, Tavsiye Belgesi ve Etki Değerlendirmesi Çalışması
AB Komisyonu, Aralık 2002 Kopenhag Zirve sonuçları uyarınca hazırladığı rapor ve tavsiyeyi 6 Ekim 2004 tarihinde açıklamıştır. Komisyon ayrıca, ülkemizin AB’ye üyeliğinin Birlik açısından yaratacağı olumlu ve olumsuz tesirleri içeren bir “Etki Değerlendirmesi Çalışması” da yayınlamıştır.
2004 yılı İlerleme Raporunda Komisyon, Türkiye’nin AB’ye uyum yönünde attığı adımları kapsamlı biçimde değerlendirmiştir. Tavsiye metninde ise, siyasi kriterlerin yeterli ölçüde karşılandığını tespitle, üye ülkelere Türkiye’yle müzakerelerin başlatılması yönünde tavsiyede bulunulmuştur. Komisyon tavsiyesinde, Aralık 1999 Helsinki Zirvesi’nde, ülkemizin “AB’ye katılması mukadder bir aday ülke” olarak ilan ve tescil edilmiş olduğu da vurgulanmıştır.
“Etki Değerlendirmesi Çalışması”nda ise, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin AB’nin adalet ve içişleri, ekonomi, bütçe, iç pazar, tarım, ve balıkçılık alanlarında olası etkileri değerlendirilmiş; katılımımızın genel olarak Birliğe olumlu katkılarda bulunacağı sonucuna varılmıştır.
17 Aralık 2004 Brüksel Zirvesi
17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, 1999 Helsinki ve 2002 Kopenhag Zirvelerinde alınan kararlar teyit edilmiş, Türkiye’nin reform sürecinde atmış olduğu kararlı adımların memnuniyetle karşılandığı belirtilerek, ülkemizle üyelik müzakerelerinin -Zirve Sonuç Metninin 23. maddesinde öngörülen çerçeve dahilinde- 3 Ekim 2005 tarihinde başlatılması kararlaştırılmıştır.
17 Aralık 2004 Zirve Sonuçları önemli ve tarihi bir karar niteliğindedir.
Zirve Sonrası Gelişmeler
17 Aralık tarihli AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Bildirisi uyarınca Komisyon’a iki ana belge hazırlanması görevi verilmiştir.
Müzakerelerin Çerçeve Belgesi (MÇB) Siyasi ve Kültürel Diyalog (Sivil Toplum Diyalogu) hakkında bildirim olarak sıralamak mümkündür.
MÇB AB Komisyonu tarafından 29 Haziran 2005 tarihinde kamuoyuna açıklanmış ve onaylanması için Konseye gönderilmiştir. AB Dışişleri Bakanları 3 Ekim 2005 tarihinde MÇB’yi onaylayarak Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlatılması kararını almıştır.
29 Haziran 2005 tarihinde Komisyon, MÇB’nin yanısıra Türkiye ile AB üyesi ülkelerde karşılıklı önyargı ve bilgi eksikliğini gidermek amacıyla (“Aday Ülkelerle AB arasında Sivil Toplum Diyaloğu”) Bildirimi’ni yayınlamıştır. Sivil Toplum Diyaloğu ile, Türkiye ile AB üyesi ülkelerde daha ziyade hükümet dışı örgütler, üniversiteler ve medya kuruluşları aracılığıyla işbirliği imkanlarının geliştirilmesi ve Türkiye’nin topluluk programlarından artan ölçüde yararlanması hedeflenmektedir.
Ankara Anlaşmasını 16 üyeye teşmil eden Uyum Protokolü ülkemiz ile AB Dönem Başkanlığı ve Komisyon arasında 29 Temmuz 2005 tarihinde mektup teatisi aracılığıyla imzalanmıştır. Bu imza vesilesiyle tarafımızdan, mektubumuz ve imzamızla hukuken bir bütün oluşturan resmi bir deklarasyon da yapılmıştır. Deklarasyonda Uyum Protokolü’nün imzalanmasının “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni hiçbir şekilde tanıma anlamına gelmeyeceği sarih bir şekilde belirtilmiştir. AB, ülkemizin Uyum Protokolü’ne ilişkin yapmış olduğu deklarasyona karşılık 21 Eylül 2005 tarihinde bir karşı deklarasyon yayınlamıştır.
2006 Yılından Günümüze Gelişmeler
12 Haziran 2006 tarihinde Türkiye ile AB arasındaki kurumsal anlamda en yüksek karar alma organı olan Ortaklık Konseyinin 45. toplantısı ve akabinde ilk müzakere faslı olan “Bilim ve Araştırma” başlığında fiili müzakerelerin açılıp kapandığı Hükümetlerarası Konferans gerçekleştirilmiştir.
Komisyon 29 Kasım 2006 tarihinde ülkemizle müzakerelere ilişkin tavsiye kararını açıklamıştır. Bu kararda ülkemizin Ankara Anlaşmasına Ek Protokolü tam olarak uygulamaya koymadığı belirtilerek, Türkiye’nin Katılımı Konusundaki Hükümetlerarası Konferansın Komisyonun Türkiye’nin yükümlülükleri yerine getirdiğini teyit etmesine kadar, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyetine yönelik kısıtlamalarıyla ilgili politika alanlarını kapsayan fasıllarda ( toplam sekiz fasıl- “Malların Serbest Dolaşımı”, “İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi”, “Mali Hizmetler”, “Tarım ve Kırsal Kalkınma”, “Balıkçılık”, “Ulaştırma Politikası”, “Gümrük Birliği” ve “Dış İlişkiler” ) müzakereleri açmaması ve Türkiye’nin Ek Protokolle ilgili yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiğini teyit etmeden hiçbir faslın geçici olarak kapatılmaması önerilmektedir.
Komisyon önerisi 11 Aralık 2006 tarihinde yapılan Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi’nde (GİDİK) ele alınmış ve karara bağlanmış; ardından 14-15 Aralık 2006’da yapılan AB Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesi’nde onaylanmıştır.
Diğer taraftan, AB Dışişleri Bakanları Toplantısının sonuç bildirisine ek teşkil eden ve üzerinde siyasi mutabakat sağlanmış ancak onaylanmamış olan “Kıbrıs Türk Toplumunun Ekonomik Kalkınmasının Desteklenmesine İlişkin Nisan 2004 Konsey Sonuçlarının Uygulanması” başlıklı belgede, KKTC’ye yönelik Doğrudan Ticaret Tüzüğü taslağına yönelik çalışmaların gecikmeden başlatılması gerektiği kaydedilmektedir. Üzerinde siyasi mutabakat sağlanan sözkonusu karar Alman Dönem Başkanlığı sırasında 22 Ocak 2007’de GİDİK’te onaylanmıştır.
GİDİK toplantısının akabinde, Finlandiya Dönem Başkanlığı tarafından bir Başkanlık Açıklaması yapılmış ve “Konsey’deki tartışmaların ardından ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararları ve AB’yi oluşturan ilkeler doğrultusunda Kıbrıs sorununda kapsamlı bir çözüme ulaşılması için müzakerelere başlanması amacıyla BM Genel Sekreteri’nin yürütmekte olduğu çabalara tam destek” ifade edilmiştir.
11 Aralık 2006 tarihli GİDİK Kararlarının ardından Almanya’nın Dönem Başkanlığını üstlenmesiyle birlikte katılım müzakereleri yeniden ivme kazanmıştır. Bu çerçevede, 29 Mart 2007 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen Başmüzakereciler düzeyindeki Hükümetlerarası Konferans’ta “Sanayi ve İşletme Politikası” faslında müzakereler açılmıştır.
AB üyelik sürecimiz çerçevesinde siyasi reformların uygulanmasına devam edilmektedir. Bu çerçevede, Sayın Bakanımız 12 Nisan 2006 tarihinde 9. Reform Paketini açıklamıştır.
Pakette yer alan aşağıdaki kanun tasarıları onaylanarak yürürlüğe girmiştir:
-Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
-İskan Kanunu,
-Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
Paket kapsamında ayrıca aşağıda kayıtlı uluslararası sözleşmelere de taraf olunmuştur:
- Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi,
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Oluşturduğu Denetim Mekanizmasının Değiştirilmesine İlişkin 14 No’lu Ek Protokol,
- Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı
- Avrupa Sosyal Şartına Değişiklik Getiren Protokol
Paket kapsamında yer alan ve henüz TBMM tarafından onaylanmayan kanunların yeni yasama döneminde ele alınması öngörülmektedir.
Ayrıca, 17 Nisan 2007 tarihinde Sayın Bakanımız ve Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Ali Babacan “Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı”nı kamuoyuna açıklamışlardır.
Katılım müzakerelerine konu teşkil eden 33 fasılda 2007-2013 yılları arasında gerçekleştirilmesi öngörülen mevzuat uyum çalışmalarını içeren sözkonusu Programın hazırlık çalışmalarına ilgili kamu kuruluşlarının yanı sıra sivil toplum örgütleri de katılmıştır. AB Komisyonu, Türkiye’nin kabul ettiği AB Müktesebatına Uyum Programı’nı olumlu bir adım olarak nitelemiş ve memnuniyetle karşılamıştır.
Komisyon 6 Kasım 2007 tarihinde ülkemize ilişkin 2007 İlerleme Raporunu yayınlamıştır. Raporda, Temmuz 2006’daki genel seçimlerin adil ve serbest bir şekilde gerçekleştirildiği ve AB yönelimine sahip bir reform gündemi bulunan yeni bir hükümetin işbaşına geldiği kaydedilmektedir. Raporda daha önceki İlerleme Raporlarında olduğu gibi daha fazla ilerleme beklenen alanlara da yer verilmektedir. İlerleme Raporuyla birlikte yayınlanan 2007 Genişleme Stratejisi Belgesi’nde ise, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin stratejik önemine dikkat çekilmektedir.
Portekiz’in Dönem Başkanlığı sırasında (2007 yılının ikinci yarısı) 19 Aralık 2007 tarihinde düzenlenen Hükümetlerarası Konferansla iki fasılda (Trans-Avrupa Ağları, Tüketici ve Sağlığın Korunması) daha müzakerelere başlanmıştır. Ayrıca, 10 Aralık tarihinde AB üyesi ülke Dışişleri Bakanları tarafından alınan ve Devlet-Hükümet Başkanları tarafından onaylanan kararlarda 2006 ve 2007 Genişleme Strateji Belgelerine atıf yapılmak suretiyle ülkemizin de içerisinde bulunduğu genişleme sürecinin devamına AB’nin bağlılığı teyit edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder