14 Nisan 2010 Çarşamba

İkinci Yeni Şiirinde Alışılmamış Bağdaştırmalar

Alışılmamış Sözcük Seçimi (Alışılmamış Bağdaştırmalar)
İkinci Yeni şiirinin en belirgin özelliklerinden birisi de, alışılmamış bağdaştırmalara çok sık yer vermesidir. Bu şiir hareketi üzerine yapılan tartışmalarda “anlamsız” şiir suçlamasının bir dayanağını da, birbirinden uzak çağrışımlı kelimelerin bağdaştırılması oluşturmuştur. Ece Ayhan da, okuyucuya yeni tasarımların sunulmasında önemli roller yüklediği imge, sembol ve benzetmelerin yanında, daha başka tasarımların da aktarılmasını sağlayan alışılmamış bağdaştırmalara çok sık başvurmaktadır.
“ay Türkçe rakı çıkmıştır kapalı”
“bir bach konsertosunun dudakları gibi çilek korkunç hû”
“bütün ellerinin sokakları aşktır senin A. Petro”
“sessizce bitiyor ilk güneşte icra-iflas duası”
Aksan (1998: 202) “bağdaştırma”yı, “ister bir tamlama, isterse bir cümle içinde olsun birden çok birimin bir araya gelmesi” olarak tanımlamaktadır: “Asma köprü, “çatlak tabak”, “kavun dilimi”, “duvarın boyası”; “Havalar ısınıyor”, “Elektrikçi ütüyü onardı” örneklerinde olduğu gibi. Dildeki göstergelerle, tamlamalar ya da cümleler oluştururken, “alışılmış” ve “alışılmamış” olmak üzere iki türlü bağdaştırma oluşturulmaktadır. Alışılmış bağdaştırmalar, dilde yaygın olan ve kullanıldığında yadırganmayan kullanımları göstermektedir: “Genç adam”, “körpe salatalık”, “çizgili defter”, “kırık testi” gibi tamlamaları ya da “Çocuk dersini çalıştı”, “Radyocu radyoyu onardı” gibi cümleleri, duyuldukları zaman zihnimizde çözümlemekte bir güçlük çekmediğimiz için “alışılmış bağdaştırmalar”dır. Alışılmamış bağdaştırmalar ise, “genç kıskançlık”, “körpe kimya”, “Radyocu domatesi onardı” örneklerinde olduğu gibi, bağdaştırılan öğelerin anlam açısından birbirleriyle uyuşmamalarından doğmakta; yeni ve birbirleriyle bağdaştırılamayacak kavramların bir arada kullanılmalarından ileri gelmektedir. Şiirde alışılmamış bağdaştırmalar yoluyla, “geniş bir düşünce-tasarım-duygu-görüntü yumağı” oluşturulması ve “göstergelerin ustaca, özgün bir biçimde” bağdaştırılması amaçlanmaktadır. Böylece şiir, yaratılan değişik tasarımlarla birlikte okuyana / dinleyene bir duygu ve düşünce zenginliği yaşatmakta ve güçlü bir anlatıma erişmektedir. İkinci Yeni üzerine yapılan tartışmalarda sürekli olarak ön plâna çıkan “anlamsız şiir” kavramının sebeplerinden biri de (bir diğeri sözdizimi deformasyonudur), alışılmamış bağdaştırmaların yol açtığı mantık dışı söyleyişlerdir. Bu akımın önde gelen temsilcilerinin yeni tasarımların sunulmasında alışılmamış bağdaştırmalardan ne şekilde yararlandıklarını gösteren birkaç örnek verelim:
“Sizi görmüyor muyum dikkat! trenlere çikolata yediriyorum”
“En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak”
“Çocuğu çocukluyor bir düdüğün kırmızısı”
“Güneş bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda”
“Bu kaç kapılı konyak” (Edip Cansever)
“Ay sessiz sedasız bir çingenedir”
“Adam yıldızlara basa basa yürüdü”
“Dengesini uzun bıyıklarına borçlu yürürken”
“Başladı Afrikası uzun bir gece”
“Güvercin kuşkusu cırlak güneş” (Cemal Süreya)
“Denizin pencereleri sürgülüydü”
“Atımı istedim evin göğü gerindi”
“Yalnızlığın dükkânlarında hasır koltuklarda oturduk”
“Bu denizler ne güzel böyle değil mi f”
“Bir f’diniz Önasyalarda o şey evlerde” (İlhan Berk)
“Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt emmeye”
“Ses kışı. Ateş yırtıldı. Çarpıldık.”
“Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor”
“Kaybolursa taşlar içinde taşlar getiren taş bir bulut”
“Baharı seller götürdü boğuldu yaz” (Sezai Karakoç)
“Üzünç yüklenmiş bir gemi”
“soğuk tirşe renkli salı günleri arkamızdan koşardı”
“En cumartesili bir İstanbul düşünerek bu kantoları düşünüyorsun”
“Yüzüklerinde altın parmaklar takılıymış”
“arsenik şişesine eylül doluyor” (Ece Ayhan)

Hulusi Geçgel / İkinci Yeni Şiirinde Sapmalar
Kaynak: www.izedebiyat.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder