26 Nisan 2010 Pazartesi

Bir Mahkuma Mektup / Dilaver Cebeci

Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
zühre bir şarkı tutturmuş babilden kalan
zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
bir Harutla Marut birde ben dinliyorum
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum
Kimbilir kaç ışık yılı uzakta
öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir
imanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
ve taksim gazinolarında trahomlu şairler
mısra arıyorlar masaların altında
kanını içiyorlar bilmeden cennet atlarının
ben yurdumun en sert tütününden bir sigara yakıyorum
dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
ne kadar ürkek ceylan varsa asya çöllerinde
domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
başlıyorlar kılcal damarlarımda
koşmaya sıcak solukları yalarken anlımı
toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda

sana bu mektubu evimin balkonundan yazıyorum
sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerine
bir yerinde demirden dağlar eriyor
atlas yelkenli gemileri unutmuş bir kaç levent
viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyör
istediğin o seccadeyi hemen gönderiyprum
üstünde kabe resmi ve anamın duları var
ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum
yine biliyorsun ki sevmedim ülküden başkasını
başı dumanlı dağları dolunayı ufukları
birde çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı
önce Allah sonra genlerim şahit
sevgimi üçbinyıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
parmakları fahişelerin karanlık saçlarında
benim kalemeimden kan değil süt damlıyor
geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
birde seni çok seviyorum

Dilaver Cebeci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder