25 Nisan 2010 Pazar

Ahmet Hakan & Taha Kıvanç Polemiği

Usta Gazeteci (!) Ahmet Hakan'ın Masonları Cansiperane Müdafası.








AHMET HAKAN TAHA KIVANÇ'A KARŞI..

Son haftanın gözde konusu Masonlar. Eski bir masonun kütüphanesinin satışa çıkacağının ilanının doğurduğu tartışmaları, Fransız Mason Üstadının Türkiye'deki başörtüsü yasağına verdiği destek izledi. Hepsine tüy dikense, eski İçişleri Bkaanı Saadettin Tantan'ın "Atatürk'ü masonlar öldürdü" iddiası oldu. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan ile Yeni Şafak yazarı Taha Kıvanç da tartışmaya katıldılar: karşı cephelerden!
Ahmet Hakan mason balonunu patlatadursun, Taha Kıvanç onu uçan balona çevirmeyi sürdürüyor. Bu tartışma daha devam eder gibi görünüyor....
İşte Ahmet Hakan'ın bugünkü ve Taha Kıvanç'ın dünkü yazıları...

GÜN GİBİ AYDINLIK
TAHA KIVANÇ - YENİ ŞAFAK
Gazete mütalaam bitene kadar süre tanıdım; ilk arayan beni sürekli
uyaran dostum olmadı. Önce, birkaç dost okurun, "Milliyet'teki
haberi gördün mü?" mesajı erişti. Nice sonra o dost, "Herhalde artık
itiraz etmezsin?" demek için aradı.
Sizler de tanıksınız. Bir dostum ülkemizde uygulanan türban yasağını
farklı bir gözle değerlendiriyor. Biz baktığımızda, Meclis'ten çıkan
bir yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararıyla başlayan
bir süreç görüyoruz, yasağı da YÖK uygulattırıyor... O dostum ise,
lâfını hiç eğip bükmeden, "Türban yasağı masonların eseri, yasağı
koyan da uygulatan da onlar" deyip duruyor... Ona göre, kurumları
etkileyerek başörtüsünü Türkiye'de yasaklattı masonlar; daha sonra
da yasağı, oradaki 'biraderler' yardımıyla, başka ülkelere
taşıdılar... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) yasakçı
kararını bile 'birader dayanışması' ile açıklıyor o dostum; "Tek
itirazın Belçikalı kadın üyeden gelmesi mânidar değil mi?"
sözleriyle... Kadınlar mason olamıyor ya!
Konuyu dikkatime ilk getirmesi, yaklaşık bir yıl önce, Hür ve Kabul
Edilmiş Mason Locası'nın o zamanki Büyük Üstadı Kaya Paşakay'ın
gazetelerde çıkan açıklamalarından sonra olmuştu. Sabah gazetesinin
yayımladığı dizide, "Eşi başörtülü mason yok" cümlesi yer alıyordu.
Tezini Kulis'e ilk 28 Mart'ta taşımışım. Şu satırlar o yazıdan:
"Türkiye'de uygulanan başörtüsü yasağı ile masonluk arasında
doğrudan bir ilişki bulunduğunu düşünen bir dostum var. Israrla,
'Yasağı sürdürten mason locaları' deyip duruyor. Üstelik, yasağın
Fransa ve Almanya'ya taşınmasını da Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç'in
ilişkilerine bağlıyor... (..) İşin içinden ben çıkamadım, belki
hazır açıklamalara başlamışken Kaya Paşakay yardımcı olur..."
O arada, Anayasa Mahkemesi başkanlık koltuğunda oturan Mustafa
Bumin, yasaktan yana tavır aldığında, görüşü sorulan YÖK başkanı
Erdoğan Teziç, "Kutsal gerçeği dile getirdi" demişti. Dostum arayıp
dikkatimi çekince 'kutsal gerçek' ifadesinin masonik anlamı üzerinde
duran bir yazı yazdım. Ertesi gün, YÖK başkanı, "Ben 'kutsal gerçek'
değil, 'hukuksal gerçek' demiştim" açıklamasını getirince yeniden
kaleme sarıldım.
Mason olduğu bilinen üç yazarın konuya ilişkin yazılarından bir de
seçki sunmuştum o yazıda. Ertuğrul Özkök'ün geçen gün masonluğunu
yeniden hatırlattığı bir meslek büyüğünün yazısı önemlidir. Ak
Parti'nin nasıl iktidar olabileceğini şu satırlarla anlatıyordu
mason yazarımız: "Biz size iktidar olmanın kısa formülünü söyleyelim
mi? / Emine Erdoğan, 'Artık biz çağdaş Türkiye'yi temsil ediyoruz'
diyerek siyasal simge yapılmış o türbanı çıkarsa, AKP 'iktidar'
olur; İHL sorununun çözümü de kolaylaşır. Tayyip Bey gerçek bir
reformcu, devrimci olarak tarihe geçme şansını yakalar. Herkes de
siyasal simge haline gelmiş türbanı takma takıntısından kurtulur,
yıllardır olduğu gibi başını istediği gibi örter ya da örtmez."
Aynı yazar, kısa süre sonra, "Türban yerine 'eşarp' taksınlar, sorun
biter" anlamına gelen bir yazı yazınca ne kadar sevindiğimi
bilemezsiniz. Nihayet çözüm bulundu sevinci idi bu... Ancak, arkası
gelmedi...
Sebebini bir hayli zaman sonra yine Milliyet'ten öğrendik. DHA
muhabiri Saadet Oruç'un Paris'ten bildirdiğine göre, Fransa'nın en
büyük mason topluluğu Grand Orient de France'ın büyük üstadı
Jean-Michel Qillardet konuya ışık tutacak önemli sözler söylemiş...
Büyük Üstad, "Türkiye'de önemli bir lâiklik geleneği var, Cumhuriyet
rejimi ve lâik sistemin kuruluşunda da o gelenek önemli rol oynadı"
demiş... Şu sözler de altı çizilecek değerde: "Türkiye'de lâiklik
tehdit altına düşerse, lâikler ve demokratların harekete geçeceğini
düşünüyorum. Türk mason locasının önemli, güçlü bir geleneği var,
Türk masonları çok acı çekti, buna karşın, masonluk Türkiye'de
uyanıyor ve giderek toplumda yer almaya başlıyor..."
Haberin konumuzla ilgili bölümünü de okuyalım: "Başörtüsü sorunu:
Fransız masonlar, başörtüsü yasağının sadece ortaöğrenim
kurumlarında değil, üniversite ve özel okullarda da uygulanmasını
istiyor. Quillardet 'Yasanın çıkmasından bu yana başörtüsü sorunu
kalmadı. Ama sorun halen çözülmedi. Asıl olay, kadın sorununa
ilişkin. Kadına, kadınlığından önce anne ve erkeğin yardımcısı
olarak bakılması. Oysa, kadın annelikten önce toplumda bir yere
sahiptir ve kadındır' diye konuştu."
Bir önemli ayrıntı da şu: Bu konularda Türk masonlarıyla Fransız
masonları arasında fikir-alışverişi oluyormuş. Kısa süre önce
Paris'te düzenlenen 'lâiklik' konulu bir toplantıya Türkiye'den de
Büyük Üstad konuşmacı olarak katılmış...
Aylardan beri başımın etini yiyen dostumun anlattığı gibi... Hay
Allah...

MASON BALONUNU PATLATIYORUM
AHMET HAKAN -HÜRRİYET
Mason balonunu patlatıyoruz
Osmanlı batar; sorumlusu masonlardır.
İttihatçılar memleketi savaşa sokar; sorumlusu masonlardır.
Kriz çıkar, anarşi olur, darbe gelir; sorumlusu masonlardır.
Demirel parti başkanı olur; sorumlusu masonlardır.
28 Şubat olur; sorumlusu masonlardır.
‘Düğmeye kim bastı?’ sorusunun yanıtı da her zaman hazırdır:
Masonlar.
Yani...
Gönyeli, pergelli, biraderli, localı, üstatlı bir ‘gizli yapılanma’,
tam iki yüz yıldır memlekette olup biten her türlü gelişmenin
biricik sorumlusu olarak gösterilmektedir...
Yüksek sesle haykırıyoruz:
Bu bir balondur.
Bu ‘balon’, beceriksizliklerin, yetersizliklerin, izansızlıkların,
çapsızlıkların şalı olmuştur.
Ve artık bu balonu patlatmanın, şalı çekmenin vakti gelmiştir.
Bundan böyle yaptığı lüzumsuz işlerle memleketi darbe ortamına
sürükleyen politikacı, tüm sorumluluğu etki gücü belirsiz bir gizli
örgütün üzerine atarak işin içinden çıkmaya kalkıştığında ona şöyle
diyeceğiz:
‘Yağma yok. Olan bitende asıl senin sorumluluğun var; sen öyle
yapmasaydın, böyle olmazdı.’
Açtığı gereksiz tartışmalarla bir anda eleştirilerin odağı haline
gelen iktidar,
‘Düğmeye kim bastı?’ diye etrafına bakınmaya başladığında şöyle
diyeceğiz:
‘Etrafına bakmayı bırak da kendine bak.’
Çünkü biz öyle biliriz ki:
Hiçbir dış güç, gizli yapılanma, esrarengiz cemaat, uygun ortamı
bulmadığı müddetçe hiçbir operasyona imza atamaz.
***
Mesela Fransız Mason Locası’nın, Türkiye’deki ‘Mason biraderleri’ne
verdiği talimatla düğmeye basıldığını ve böylece 28 Şubat’ın
gerçekleştirildiğini ciddi bir şekilde öne sürenlere soralım:
Sincan’daki Kudüs gecesini de masonlar mı düzenledi?
Durup dururken Taksim’e cami tartışmasını masonlar mı başlattı?
Başbakanlık’taki o iftar davetini de masonlar mı verdi?
Yani lüzumsuz, halka hiçbir yarar sağlamayan çıkışlarınızla
muhaliflerinize fevkalade kullanışlı malzemeleri sundunuz...
28 Şubat’ta yapılan sizin attığınız pasın gole çevrilmesinden
ibarettir.
Şunu demek istiyorum:
Pası sen verdin. Önemli olan budur...
Golü atan mason mu değil mi?
Bunun ise hiçbir önemi yoktur.
Bu nedenle dönüp aynaya bakmanda sayısız fayda vardır.
Tantan bir tuhaf olmuş
Meğer mason meselesine kafayı takan politikacılardan biri de
Sadettin Tantan imiş. Bir gazeteye verdiği demeçte Atatürk’ün
masonlar tarafından öldürüldüğünü ima ediyor ve masonlara yönelik
ağır eleştirilerde bulunuyor.
Tantan’a şunları hatırlatalım:
Siz bu ülkede içişleri bakanlığı yaptınız.
Peki bu masonlar madem bu kadar tehlikeliydi, neden bakanlık
döneminizde herhangi bir işlem yapmadınız?
‘Tapınak şövalyeleri’ filan diyerek eveleyip gevelemek yerine
İstanbul’daki iki mason locasına, ‘Birader operasyonu’ isimli bir
operasyon düzenleseydiniz ya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder