(Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizilmiş sözcük veya sözcük gruplarının anlam boyutunu (gerçek anlam-temel anlam- yan anlam- mecaz anlam- somut anlam- soyut anlam gibi) belirleyerek bazı sözcük ve sözcük gruplarının da ne anlama geldiğini belirtiniz.)
*Bu yanık ekmekleri bakkala geri ver.
*Denizciler hep böyle yanık tenli mi olur?
*Aşk söyletir en yanık türküleri.
*Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik.
*Çoğunluk sağlanamadığı için toplantı ertelendi.
*Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun.
*Çevre temizliğine önem vermek gerekir.
*Gelecek hafta bugün yine buluşalım dedi.
*Konuya bir de bu açıdan bakmak lazım.
*Açı problemleri her zaman kolay olmuştur.
*Ara yol, ana yola dik açıyla bağlanıyor.
*Dağın eteğinde güzel bir ev var.
*Eğitsel kollarda görev almak istiyorum.
*Hangi dalda öğrenim görüyorsun.
*Konuyu anlatırken daldan dala atlama.
*Kayığını köprünün ayağına bağlamış.
*Her zaman bu çocuk ayak bağı olur.
*Bu konular beni bağlamaz.
*Kızın genç yaşta başını bağladılar.
*Kayseri Valiliği kararlarda Ankara’ya bağlıdır.
*Uzun görüşmelerden sonra işi tatlıya bağladılar.
*Sözün sonunu buraya bağlayacağını biliyordum.
*Araba almam sınavı kazanmama bağlıdır.
*Belinde uzunca bir şerit bağlıydı.
*Pınarbaşı ilçesi 1912 yılında Kayseri’ye bağlandı.
*Çocuk, babasına gönülden bağlıydı.
*Ayakkabısının bağını güçlükle bağladı.
*Üzüm bağını geze geze bitiremedik.
*Sınıfımıza gelen öğrenciyi sıcak karşıladık.
*Bu boş sözleri dinlemekten bıkmıştı.
*Onlar gününü gün ederken yığınlar açlığın pençesinde kıvranıyordu.
*Dershaneyle okul arasında mekik dokuyordu.
*Gördüğümüz manzara karşısında kendimizden geçtik.
*Boşuna konuşma, burada senin kabadayılığın sökmez.
*Geminin burnu yalıya çarpmaktan kıl payı kurtuldu.
*Kiracılık zor; bir evden ötekine taşınmaktan canımız çıktı.
*İlk tercüme eser olan Telemak’ın dilinin ağırlığı etki alanını daraltır.
*Bazı insanlar kafasızlığının cezasını çeker.
*O, bu işlere giremez; yüreksizin biridir.
*İnsanlık için bunu yapmalıyız.
*Yolsuzlukların üzerine gitmeliyiz.
*Soruyu bir de bu yoldan çözelim.
*Sorunlara hep aynı açıdan bakıyoruz.
*Herif amma da yüzsüz çıktı.
*Yüzüme pişkin pişkin sırıttı.
*Bugün moralim çok bozuk.
*Kuralları asla çiğnetmem.
*Fikirlerini bir bir çürüttü.
*Soğuk şakalardan hiç hoşlanmam.
*Bizim aslanlar yine başarılı oldu.
*Onun ne tilki olduğunu bilemezsin.
*Gürültüden bütün apartman ayağa kalktı.
*Tatilde Beyatlı’yı okuyunca yedi tepeli şehri daha çok sevdim.
* Yedi Tepeli şehirde bıraktım gonca gülümü.
*Serin ama tatlı bir ilk bahar sabahı.
*Havalar ısınınca ağaçların tomurcukları patladı.
*Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Altı çizilmiş sözcüklerin anlamını yazınız.
Oğlan dayıya kız halaya çekermiş.
Çocuk, yorganı başına çekip sessizce ağladı.
Bu yol en az iki saat çeker, biraz sabret.
Çabuk ol, arabayı doğru eve çek.
Bunca işi tek başına çekip çeviriyor.
Bu salgın, hayvanlarımızın tümünü kıracak diye korkuyoruz.
Son günlerde esmeye başlayan ılık rüzgar soğuğu kırdı.
Sizi kıracağımı bilseydim öyle konuşur muydum hiç.
Bulaşık yıkayacağım derken bütün bardakları kırdım.
Sağdan gelen aracı görünce direksiyonu sola kırdım.
Çocuk, ateşi düşünce nihayet daldı.
Görevliler büyük bir gürültüyle içeri daldılar.
Çocuklar denize dalıp biraz yüzdüler.
İhtiyar işine çok dalmıştı, bizi fark etmedi bile.
Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birden sokağa düştü.
Borçlar düştükten sonra kalan paranın hepsi bu.
Sen bu işin üstüne çok düştün.
Boşlukta bütün cisimler aynı hızla düşer.
Çocuk, iyi bir öğretmene düştü.
Rüzgardan telgraf direkleri eğildi.
İçeri girdi, odadakilere eğilip selam verdi.
Kimsenin önünde eğilmez, kendi işini yapar.
Sorunlara eğilip kısa zamanda işlerini yoluna koyar.
Korkularımı koyarım senaryolara, acılarımı.
Diğer yazılarını bir yana koyalım da şiirlerini değerlendirelim.
Basının görevlerinden biri de olup biten her şeyi gün ışığına çıkarmaktır.
Kitapların arka kapak yazılarını oldum olası zevkle okurum.
Öyle zor bir işi başardığına göre bu işin de hakkından gelirsin.
Bugüne dek hiçbir sıkıntımı belli etmedim, ne olduysa hep içime attım.
Herkesin yan çizdiğini görünce o da verilen işlerden kaçmaya başladı.
Kurnazlığınla herkesi aldatıyorsun; sana da oyun eden biri bulunur.
Satır aralarını okumayı öğrenirsek hiçbir sansür korkusu bilgi edinmemizi engelleyemez.
Çoğunlukla küçük insanların dünyasını anlattığı öyküleriyle üne kavuşmuştur.
Geçmişe sürekli özlem duymak çağla beraber yürümemek geçmişe demir atmak olur.
Polisin kendisini aradığını duyunca etekleri tutuştu.
Anlaşmayı daha yazının mürekkebi kurumadan bozdular.
Bu yazıya sıcağı sıcağına cevap versen iyi olur.
İnceye inceye yaptığı hesaplar tutmamış, bu işte başarısız olmuştu.
Ödevini kılı kırk yararcasına hazırlamış.
Enine boyuna düşündükten sonra tartışmaya katıldı.
Her şeyi ince eleyip sık dokuması insanı rahatsız ediyor.
Hiçbir şeyin hesabını vermeye yanaşmıyor, eski defterleri karıştırarak bir şeyler bulacağını sanıyor.
Tatilde denk getirebilirsem iki gün de İstanbul’da kalacağım.
Bu ay, planladığımız kadar tasavvur yapamazsak ipin ucunu kaçırdık demektir.
Ben umudumu yitirmedim; acılarıma ezdirmedim kendimi.
Olaylara bir de bu gözle bakmalısın.
Önüne engeller çıkmasına karşın gene de gemisini yürütüyordu.
Çıldırmak elde değil, ağzımızdan dilimizi çaldılar.
Acısını bağrına basmış, herkesle ilişkilerini kesmişti.
İnsanoğlu bugünün kalıpları içinde daralmak istemiyor; gözlerini geleceğe dikiyor.
Derler ki, o kıza bel bağlayan aşık, vurur kendini dağa, dolaşır yıllarca.
Sanatçının eseri, virgülüne dokunulmadan sahneye aktarılmıştı.
Kısa öykü yazanlar, konuyu can evinden yakalarlar; hemen sonunu getiriler.
Belki de her şeyden önemlisi ve insanca olanı yoğunluğunca yaşamaktır yaşadığını.
Öyle bir ortam ki herkes bir başka hava çalıyor.
O, bu işi yapacak ama kendini ağıra satmak istiyor.
Her şeyi bana noktası noktasına anlat.
Onunla ortaklık kurdum ama içim rahat değil, sağlam ayakkabıya benzemiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder